Türkiye’nin uluslararası arenadaki yükselişine ek olarak, küresel aktörler tarafından hedef tahtasına konulmaya başlandığı uzun süredir müşahede edilen bir durumdur. Türkiye’yi rakip olarak gören çevrelerin siyasi, askeri, ekonomik ve stratejik birtakım hamleler içerisinde olmaları bir yere kadar anlaşılır olmakla birlikte bu mücadelenin ahlak dışı yollara tevessül edilerek sürdürülmeye çalışılması kabul edilebilir bir durum değildir. Son iki asırdır emperyalizmin her türlüsünü insanlığa reva gören, II. Dünya harbinde milyonlarca insanı toplama kamplarında hunharca katledenlerin mirası üzerinde oturanların hatta tarihlerinden ilham alırcasına bugün mülteciler sorununa karşı insani değerleri hiçe sayarak duyarsızca ve sorumsuzca tutum sergileyenlerin siyasi kararlarla tarihi dizayn etme girişimleri trajikomik bir durum arz etmektedir.
Hâlbuki Tarih biliminin temel metodolojik kuralları hadiselerin yaşandıkları dönemin siyasi, askeri, ekonomik, sosyolojik ve sosyo-psikolojik şartları içerisinde değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Hal böyleyken tarihin, tarihçilerin elinden alınarak hiçbir bilimsel belge, bilgi ve analize dayanmaksızın ülkelerin iç ve dış politikaları doğrultusunda popülist gayelerle yozlaştırılması, çarpıtılıp, saptırılarak siyasi bir argüman haline getirilmesi ahlak dışı bir hadisedir.
Bu bağlamda I. Dünya Savaşı’nın yarattığı ağır bunalımların içerisinde değerlendirilmesi gereken 1915 Ermeni Tehciri’nin, tek taraflı Ermeni iddialarına dayanılarak, hiçbir hukuki geçerliliği olmayan parlamento kararlarıyla bir soy kırıma dönüştürülmesini, söz konusu bu iddiaların meşrulaştırılması girişimlerini şiddetle reddediyor ve buna alet olanlar zincirine eklenen Almanya Federal Meclisi’ni esefle kınıyoruz.
Almanya Federal Meclisi bu kararıyla kendini tarihçilerin ve uluslararası mahkemelerin yerine koyarak, tarih yazmak ve soykırım gibi ciddi bir suç hakkında hüküm vermekle, hem insan haklarını hem adaleti hem de tarih ve hukuku hiçe saymıştır. Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak noktasında böylesine seviyesiz siyasi manevralara tevessül edilmesini de ayrıca anlamlı bulduğumuzu ancak bu tür ayak oyunlarının aziz Türk Milleti nezdinde Avrupa’nın iki yüzlülüğünün bir kez daha tescillenmesinden başka hiçbir işe yaramayacağını da ifade etmek istiyoruz. Bu konuda ülkemizin âli menfaatleri doğrultusunda Hitit Üniversitesi olarak üzerimize düşen her türlü sorumluluğun gereğini yapmaya hazır olduğumuzu kamuoyuna ilan ederiz.
HİTİT ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ