Üniversitemiz Tıp Fakültesi tarafından Çorum Tabip Odası’nın katkılarıyla 22 Aralık 2014 Pazartesi günü, saat: 17.30’da T.C. Sağlık Bakanlığı Hitit Üniversitesi Çorum Eğitim ve Araştırma Hastanesi Konferans Salonu’nda “Aile İçi Sağlıklı İletişim Nasıl Olmalıdır?” konulu konferans gerçekleştirildi.
Konferansa Çorum Tabip Odası Başkanı Dr. Mustafa Azak, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mete Dolapçı, Uzm. Dr. Timur Harzadın ve birçok sağlık personeli katıldı.
Açılış konuşmasını Dr. Mustafa Azak’ın yaptığı konferansta, insan hayatında stresin kaynağının iletişimsizlik olduğunun altını çizerek “Stres birçok psikolojik ve fizyolojik hastalığa sebep oluyor. Çoğu evlilik aile içinde düzgün iletişim kurulmaması sebebiyle kötüye gidiyor ve hatta sonlanıyor diye düşünüyorum” dedi.
Tıp Fakültesi olmadığı dönemlerde bu tip konferansları düzenlemenin zor olduğunu ve Tıp Fakültemiz bünyesinde artık çok sayıda konferans düzenleyebildiklerini söyleyen Dr. Azak, emeği geçen herkese katılımlarından dolayı teşekkür ederek konuşmasını tamamladı.
Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mete Dolapçı saygı ve selamlama konuşmasının ardından Tıp Fakültelerinin üç görevinden bahsetti.
Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dolapçı Tıp Fakültelerinin ilk görevinin ve en önemli yapılması gereken amaçlarının hekim yetiştirmek olduğu vurgusunu yaparak “Bugün çok iyi bir seviyedeyiz. Ders programlarımızı, sınav yönetmeliğimizi ve kadromuzu güçlendirmeye çalışıyoruz” diye konuşarak “Hedefimiz 2016 yılında öğrencilerimizin Çorum’da eğitimlerini başlatmak” dedi.
Tıp Fakültelerinin diğer bir görevinin de sağlık hizmeti vermek olduğuna değinen Prof. Dr. Dolapçı, “Hastanemizde çok büyük değişiklikler oldu. Büyükşehirlerde yapılan işlemler hastanemizde yapılmaya başladı. Koronel anjiyo, kalp ameliyatları, üroloji, genel cerrahi, kadın doğum gibi alanlarda ilerleme kaydediyoruz” diye konuşarak gelişmelerin artarak devam edeceğini söyledi.
Tıp Fakültelerinin son görevinin ise topluma hizmet olduğunu, Çorum Tabip Odası seçiminden sonra birbirlerini karşılıklı destekleyeceklerini söyleyen Prof. Dr. Dolapçı, ortak faaliyetlerinin devam ettiğini ve giderek bu çalışmaların artacağını sözlerine ekleyerek konuşmasını bitirdi.
Konferansın konuşmacısı İç Hastalıkları Uzmanı, Psikoterapist Uzm. Dr. Timur Harzadın, öncelikle bu tarz eğitimlerin yararlı ve gerekli olduğunu söyleyerek “Aile İçi Sağlıklı İletişim Nasıl Olmalıdır?” sorusunun yanıtı öncelikle iletişimin tanımından başlayarak bireyin sağlıklı iletişim kurmasını çocuklukta verilen değerle başladığını ve bundan sonraki hayatının da o dönemde kazanılan yetiyle birlikte geliştiğinin önemine değindi.
İletişimde bir gönderici ve alıcı olduğunu, bu iletişimin sağlıklı olması için hem göndericinin hem de alıcının sağlıklı olması gerektiğini sözlerine ekleyen Uzm. Dr. Timur Harzadın, genelde alıcıyla ilgilenildiğini ancak kendisinin daha çok gönderi üzerinde duracağı vurgusunu yaparak sunumunu gönderici üzerinden sürdürdü.
“Gönderici yani iletişimi başlatan kişinin kendini değerli ve mutlu hissetmesi gerekir. İç dünyasıyla barışık değilse ve çatışmaları varsa bu kişi istediği kadar kitap okusun istediği kadar kültürlü olsun önemli değil. Öncelikle bir insan kendini değerli bulmazsa hiçbir şeyin önemi olmuyor” diye konuşan Uzm. Dr. Timur Harzadın, bireyin kendisini değerli görmesini kendisiyle barışık olmasına bağladı.
Özellikle aile içi sorunlarda ya da ilişkilerde bireylerin kendisine sorması gereken sorulara değinen Psikoterapist Uzm. Dr. Timur Harzadın, “Acaba bunda benim katkım nedir?” sorusunu sorabilmelerini ve önce kendine sonra öteki bireylere bakılması gerektiğini söyleyerek kendisini seven, kendisine değer veren bir kişinin ailenin diğer fertlerini sevmesi ve değer vermesinin çok daha kolay olduğunu dile getirdi.
“Çocuk doğduğunda boş bir bilgisayar gibidir ve kendini değerli görme yetisi 6-7 yaşta aile tarafından verilen bir diyettir. Birçok kişinin çocuğunun zihnine kazıdığı önemli bir bilgi hayattaki birçok şeyin imkânsız olduğu fikridir” diye konuşan Uzm. Dr. Timur Harzadın, “Bu çocuk büyüdüğü zaman da aslında çocuktur. Sorumluluk almaz istemez” diyerek aile içi iletişimi bozan etkenlerin çocukluktan başladığının önemine değindi.
Aynı zamanda aile içi iletişimi bozan en önemli konulardan birisinin de karşıdakine duygu yüklemek olduğunu Fuzulî ve Bakî’nin arasında geçen bir diyologtan örnek vererek “Bir gün Bakî Fuzulî’ye köpeğin kuyruğu ne kadar fuzulî değil mi?” der. Fuzulî’nin Bakî’ye cevabı ise “Evet ama bu köpeğin kuyruğu hep bakî kalacak” olmuştur. Buradaki kıssadan hisseyle alaycı konuşma, iğneleme, laf sokuşturma gibi davranışlarda negatif duygunun ötekine aktarıldığını ve bu tür davranışların iletişimde öncelikle bilgilenme değil yoğun bir duygulanım gerçekleştirdiğini ve bu iletişim süreci neticesinde bilgi alınmadan çok reaksiyon verilmesine neden olduğu bilgisini verdi.
Çatışma yaşayan kişilerde aşırı öfke, aşırı alışveriş yapma, karşı cinse aşırı ilgi, takdir ve beğeni sağlayıcı davranışlar, sigara, alkol, madde kullanımı ve işkoliklik gibi davranışlar görüldüğünü belirten Uzm. Dr. Timur Harzadın, “Bu davranışlarla sistemi dengede tutmaya çalışan birey rahatlar ve bu şekilde sakinleşir” diye konuştu.
Uzm. Dr. Timur Harzadın, etkin dinlenilmiş bir kişinin sizi daha iyi dinleyebildiğini, sizin duygu ve düşüncelerinizi daha iyi anlayabildiğini, empati kurmanın, kişinin duygularını olumlu ya da olumsuz olarak kelimeye dökmesi gerektiğine değinerek sağlıklı iletişimdeki önemli noktalara değindi.
Son olarak Yunus Emre’nin sözlerinden istifade ederek “Bir ben var, benden içeri” diye konuşarak yapmamız ve unutmamamız gereken şeyin eğer sağlıklı bir birey olmak istiyorsak kendimize ‘Ben ne istiyorum ve bana ne iyi gelir?’ sorusunun sorulması gerektiğini ve aslında sağlıklı iletişimin beyin için çok kolay bir teferruattan ibaret olduğunu sözlerine ekleyen Uzm. Dr. Timur Harzadın’in interaktif bir şekilde devam eden konferansı, aynı şekilde soruların cevaplandırılmasıyla sona erdi.
