Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Yükseköğretim Kurulu’nu ziyaret ederek rektörlerle bir araya geldi. Rektörümüz Prof. Dr. Reha Metin Alkan’ın da katıldığı toplantıda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ziyaretin bir ilk olduğuna işaret ederek, bir arada bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz, kendi yanımızda olacak değil; hakkın, hakikatin, ilmin safında yer alacak profesörler, doçentler, araştırma görevlileri istiyoruz. Türkiye’nin, kargaşanın, kavganın, terörün hâkim olduğu üniversite kampüslerine değil; araştırmanın, öğrenmenin, hikmetin hâkim olduğu eğitim ocaklarına ihtiyacı var” dedi.
Dünyanın bilinen en eski üniversitelerine ev sahipliği yapan ülkemiz topraklarının daima ilmin, bilginin, araştırmanın, eğitimin merkezi olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, medeniyetimizde, kültürümüzde, tarihimizde her düzeydeki eğitim kurumlarına büyük önem verildiğine işaret etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Buhara’dan, Horasan’dan Semerkand’a, Endülüs’ten Kurtuba’ya kadar dönemlerinin dünyadaki en önemli bilim, sanat, eğitim merkezi birçok şehrimiz olduğunu belirterek, “Selçuklularda Konya, Osmanlılarda İstanbul, aynı şekilde dönemlerinin parlayan yıldızları olmuşlardır. Kayseri’den Bursa’ya, Erzurum’dan Manisa’ya kadar pek çok şehrimiz, yine önemli eğitim ve bilim merkezleri olarak ön plana çıkmışlardır. Maalesef, son iki yüz yılda yaşadığımız bunalım döneminin etkilerini, yükseköğretim alanında da tüm ağırlığıyla hissettik. Geleneksel eğitim sistemimiz çökerken, yerine, bu ülkenin ve milletin şartlarına uygun, modern kurumlar ikame etmekte zorlandık. Batıdan örnek alınarak açılan kurumlardan ise sınırlı faydalar elde edilebildi” dedi.
“176 ÜNİVERSİTE VE 5,5 MİLYON ÖĞRENCİYE SAHİBİZ”
Ülkemizde, bugünkü sisteme göre ilk üniversitenin 1933 yılında kurulduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkemizde 1981 yılına gelindiğinde sadece 19 üniversitenin olduğunu, tüm bu kurumlarda eğitim gören öğrenci sayısının ise 237 bin olduğunu aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversite sayısının 2002 yılında 76’ya çıktığını bildirerek, “Bugün 176 üniversitemiz, 5,5 milyon öğrencimizle, bu alanda bambaşka bir yerde bulunuyoruz. Aynı şekilde, açtığımız yurtlarla, verdiğimiz burs ve kredilerle, akademisyenlerimize sağladığımız destekle, üniversite eğitimi konusunda hiçbir engel bırakmamaya çalışıyoruz. Peki, biz bu kadar kısa bir süre içinde niçin bu kadar üniversite kurduk, öğrenci sayısını bu kadar artırdık? Hatırlarsanız göreve gelmeden önce talep eden öğrencilerle, üniversiteye yerleşen öğrenciler oranına bakıldığında yüzde 9 idi. Ama şimdi hamdolsun yukarıda 45 dakika brifing aldık. Bu üniversitelerin sayısının şu anda 176’ya ulaşması sebebiyle yapılan eleştirilerin hepsini biliyorum. Ama bizim bu politikamızın gerisinde çok önemli bir sebep var. Bilindiği gibi, Türkiye’de uzun yıllar, eğitim sisteminin en önemli problemi, orta öğretimden yükseköğretime geçişteki tıkanıklık olmuştur” dedi.
“ÜNİVERSİTE EĞİTİMİ ARTIK HİÇBİR GENCİMİZ İÇİN ULAŞILMAZ BİR İMKÂN DEĞİLDİR”
Dershaneler başta olmak üzere, eğitim sistemimizin sancılı pek çok uygulamasının bu tıkanıklığın ürünü olarak ortaya çıkarak kök saldığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Biz, üniversite sayısını artırarak, taleple arz arasındaki dengeyi kurarak, işte bu tıkanıklığı büyük ölçüde ortadan kaldırdık. Aşağıdan yukarıya doğru artarak devam eden yükseköğretime geçiş baskısı sürdüğü müddetçe, üniversitelerdeki diğer sorunların üzerine kararlıkla gitme imkânı bulamayacağımızı biliyorduk. Bugün artık, yüzde 81’i aşan okullaşma oranıyla üniversite eğitimi, ülkenin en büyük şehirlerinden en ücra köşesindeki köylerinde yaşayanlarına kadar, hiçbir gencimiz için ulaşılmaz bir imkân değildir. Türkiye’de üniversite eğitiminde nicelik sorununu, kapasite sorununu, inşallah, artık tamamen geride bıraktık. Tüm üniversitelerimizin fiziki ihtiyaçlarını karşılama, bina, araç-gereç, öğretim elemanı, idari personel sorunlarını çözme konusundaki çalışmalarımızı hep birlikte devam ettirmek zorundayız. Burada açığımız var, bunu süratle gidermek durumundayız. Ama bu konudaki kritik eşiği aştığımıza, esas meseleyi çözdüğümüze inanıyorum. Artık bir taban, bir zemin oluştu.”
“28 ŞUBAT’TA UNVANLARINA İHANET EDEN HOCALARI İBRETLE İZLEDİK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversitelerin adının uzun yıllar bilimle, araştırmayla, eğitimle değil; kavgayla, kamplaşmayla, yasaklarla anılmasını da bir başka önemli sıkıntı olarak nitelendirerek, “Üniversiteye gidemediğimiz yılları unutmam mümkün değil, bunları hep yaşadık. Türkiye, 27 Mayıs’ta, 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta darbecileri teşvik eden, darbecilere yol gösteren, onlara meşruiyet sağlama çabası içine giren üniversite hocaları gördü. 27 Mayıs’ta, “kamyonla taşınan öğrenci cesetleri”nden bahsederek, kamuoyunu galeyana getiren üniversite rektörleri olduğunu biliyoruz, hep belgelerde kayıtlı, var. 28 Şubat’ta brifinglerde boy göstererek, gösterilerde pankart taşıyarak, unvanlarına adeta ihanet eden hocaları ibretle izledik. Düşünebiliyor musunuz, bu ülkede, başörtülü öğrencileri okula sokmamak için üniversite, fakülte kapısında nöbet bekleyen hocaların varlığına şahit olduk. Çünkü benim çocuklarım aynı akıbete uğradı. Öğrencilerin, bu yüzden yaka paça dışarı atıldığı, ikna odalarında psikolojik baskıya maruz bırakıldığı dönemleri yaşadık. Milletimizin üniversitelerden beklentileriyle, üniversitelerin işleyişleri arasındaki makasın çok açıldığı o kötü günler hala acı bir hatıra olarak hafızalarımızdaki yerini koruyor” diye konuştu.
Demokrasi, insan hakları ve özgürlük temelindeki reformlarla, üniversiteleri bu tür tartışmaların dışına çıkarmanın çabası içinde olduklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversitelerdeki hocaları kimlikleriyle, şahsiyetleriyle, birikimleriyle; milletimizin gözündeki yerleriyle çelişecek işlerin içinde olmaktan kurtardıklarına inandığını söyledi.
“HAKKIN, HAKİKATİN, İLMİN SAFINDA YER ALACAK AKADEMİSYENLER İSTİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, “Biz, kendi yanımızda olacak değil, hakkın, hakikatin, ilmin safında yer alacak profesörler, doçentler, araştırma görevlileri istiyoruz; bunun için çalışıyoruz. Türkiye’nin, kargaşanın, kavganın, terörün hâkim olduğu üniversite kampüslerine değil, araştırmanın, öğrenmenin, hikmetin hâkim olduğu eğitim ocaklarına ihtiyacı var. Üniversitelerde, elinde taş olan, molotof olan, sopa olan değil, kitap olan, bilgisayar olan, ‘T’ cetveli olan öğrenciler görmek istiyoruz. Yol yaptırmamak, baraj yaptırmamak, tünel yaptırmamak için değil, bunları kendisi tasarlamak, inşasına katkıda bulunmak için yöneticilerin karşısına dikilen öğrenciler görmek istiyoruz. İstiyorum ki, bizim öğrencilerimiz icabında bir eserin mimari estetik anlayışına katkı versin. Kendi ruh dünyasındaki, ruh dünyasındaki estetik anlayışını oraya yansıtsın. Bu ülkenin Başbakanlığına, Bakanlıklarına, orayı tahrip etmek için değil, orada Türkiye’nin geleceğini müzakere etmek, görüşlerini, tekliflerini ifade etmek için yürüyen öğrenciler görmek istiyoruz. Bu konuda geçmişe göre çok önemli mesafe kat ettiğimiz kanaatindeyim. İnşallah zaman zaman şahit olduğumuz bir takım ufak tefek meseleler de kısa sürede ortadan kalkacak ve arzu ettiğimiz üniversite ortamına kavuşacağız” dedi.
“ÜNİVERSİTELERİMİZİ HER ALANDA MARKA HALİNE DÖNÜŞTÜRMELİYİZ”
Her üniversiteden, en azından bir alanda, sadece ülkemizin değil, tüm bölgenin, hatta dünyanın en iyilerinden biri haline gelmeleri yolundaki beklentisini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Bu konuda Yüksek Öğretim kurumumuz, burada Üniversitelerarası Kurulla beraber, rektörlerimizle beraber, hangi üniversitemiz acaba hangi alanda uluslararası platformda bir temsil noktasına ulaşabilir. Mesela, tarım denildiğinde, dünyada tarımın ilk kez yapıldığı, ilk üniversitenin kurulduğu Şanlıurfa akla gelmeli, Harran Üniversitesi akla gelmeli, örnek olmalı. Petrolde Batman’daki, denizcilikte Trabzon’daki, demir-çelik denildiğinde Karabük’teki, savunma sanayinde Kırıkkale’deki, gıda deyince Kırklareli’ndeki, tekstilde Denizli’deki üniversitelerimiz ilk adres olmalı. Bunlar birer örnek, illa burular olacak diye bir şey yok. Farklı üniversitelerimiz de bu konuda değerlendirilebilir. Biz Ortadoğu’yu, Batı’daki oryantalistlerden değil, mesela Diyarbakır’daki, Gaziantep’teki, Hatay’daki üniversitelerimizin çalışmalarından takip etmeliyiz. Kafkasya denilince Kars’taki, Erzurum’daki üniversitelerimizin uzmanlıkları ön plana çıkmalı. Akdeniz uygarlıkları, turizm Antalya’dan, kadim Anadolu uygarlıkları Çorum’dan, Eskişehir’den, Osmanlı tarihi Bursa’dan, Selçuklu tarihi Konya’dan sorulmalı. Kürdolojiyle ilgili araştırmaların adresi Paris değil, Mardin olmalı. Sosyal bilimlerde, fen bilimlerinde, mühendislik bilimlerinde, her alanda bu şekilde üniversitelerimizi marka haline dönüştürmeliyiz. Bunun için yapmamız gereken de, biraz önce YÖK Başkanımızın ifade ettiği gibi, artık kalite konusunda, nitelik konusunda yoğunlaşmaktır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversite öğretim elemanları ve eğitim öğretimle ilgili kriterleri belirleyen YÖK’ün, yapılan işlerin kalitesi konusunda da gayret içinde olması gerektiğine işaret etti. Bu doğrultuda yürütülen çalışmaların bir an önce sonuçlandırılarak, üniversitelerimizdeki kalite sorununun çözümü yolunda süratle mesafe kat edilmesini konusundaki beklentisini de ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, çok sıkıntılı süreçlerden geçerek bugünlere gelen yükseköğretim sistemimizin, bu sorunu da aşacağına inandığını, Türkiye’nin imkânlarının buna her zamankinden daha uygun olduğunu söyledi.
“EL ELE VEREREK, ÜLKEMİZİ 2023 HEDEFLERİNE ULAŞTIRMAK MECBURİYETİNDEYİZ”
YÖK’ün öncülüğünde oluşturulacak ve kalite konusunda yoğunlaşacak bir yapının, bu doğrultuda atılacak önemli bir adım olacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, rektörlere, “Sizlerin gayreti ve azmiyle, bu konuda, ülke olarak kısa sürede önemli mesafe kat edeceğimize inanıyorum” diye seslendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin 2023 hedefleri konusunda üniversitelerimize çok önemli görevler düştüğüne de işaret ederek, “Siyasetçisiyle, bürokratıyla, üniversite hocalarıyla, özel sektörüyle, ilgili tüm taraflarıyla el ele vererek, ülkemizi 2023 hedeflerine ulaştırmak mecburiyetindeyiz. Türkiye’nin, muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma konusunda, Cumhuriyetin kuruluşundan beri önüne çıkan bu en büyük fırsatı kaçırmamalıyız. Emek, yoğun üretim ve ihracattan, bilgi yoğun üretim ve ihracat sürecine giden yolun anahtarı üniversitelerimizdir. Araştırmalarıyla, raporlarıyla, analizleriyle, yaşadığımız dönüşüm sürecine rehberlik edecek, ışık tutacak olan üniversitelerimizdir” dedi.
Konuşmasında Araştırma geliştirmenin önemine de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğrenci ve öğretim elemanlarına bu konuya ağırlık vermeleri çağrısında bulundu.
ÇÖZÜM SÜRECİNİN ÖNEMİ
2023 hedeflerine ulaşma konusunda çözülmesi gereken sorunlardan, birinin Çözüm Süreci olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Geçmişte milyonlarca vatandaşımızın mağduriyetine yol açan ihmalleri, eksikleri gidermek için geçtiğimiz 12 yılda gerçekten çok büyük çalışmalar gerçekleştirdik, çok önemli mesafeler kat ettik. Bugün artık, ne temel hak ve hürriyetler konusunda, ne altyapı yatırımlarında şikâyet etmeyi gerektirecek önemli meseleler kalmadığına inanıyorum. İktidar olduğumuzda Türkiye’de 26 tane havalimanı vardı, şu anda 52 havalimanı var. En uzak noktadaki bir havalimanına aracınızla gitmeye kalkarsanız, 45 dakika. Bu noktaya geldik. Bu tabii ciddi manada bu ülkenin ne denli çağdaş, ne denli modern bir ülke haline gelmekte olduğunu gösteriyor. Şu anda 52’de kalacak mı bu? Hayır. Hala devam eden havalimanı yatırımları var. Hakkâri’de bugün terörün engellediği havalimanı yapımı var. Âmâ maalesef terör sebebiyle şu ana kadar bir yıl ertelendi. Teröre rağmen bu havalimanı bitecek. Çünkü biz Kürt vatandaşlarımızın da, Kürt kardeşlerimizin de buna layık olduğuna inanıyoruz. Âmâ onları sevdiklerini iddia edenler bu tür yatırımları maalesef engellemenin gayreti içerisindeler, bu nasıl sevgi. Bir taraftan diyeceksiniz ki. ‘Biz Kürtlerin temsilciyiz, öbür taraftan Kürt vatandaşıma, kardeşime yönelik hizmeti, bir havalimanının yapımını engelleyeceksin. Bunların ne kadar samimiyetsiz olduğu zaten buradan da ortaya çıkıyor. Yol yapacaksın yol inşaatındaki makinalar yakılacak, öbür tarafta yatırım yapacak iş adamı ama orada fabrikasının temelini atıyor, bakıyorsunuz gelip buraları bombalıyorlar. Orada da işsizlik meydana geliyor. Nasıl sevgi bu? Böyle bir çelişki ile iç içeyiz. Bunlar aşılacak, ben bunlara inanıyorum. Bu böyle devam etmez, yeter ki biz, cesur olalım, kararlı olalım ve ‘bu ülke bizim, 77-78 milyon bu insanlar bizim’ diyelim ve herhangi bir ayrıma, ayrımcılığa fırsat vermeden, kucaklayalım ve bu işi Allah’ın izniyle bitirelim.
“SİLAH BIRAKMAK SADECE LAFLA OLMAZ”
On binlerce vatandaşımızın hayatına mal olan terör meselesinin çözümü konusunda da, çok kritik bir döneme geldik. Terör örgütünün silah bıraktığını açıklaması, ülkemizde demokrasinin, hukukun, huzurun, güvenin, istikrarın tesisini sağlayacak önemli bir eşik olacaktır. Tabii bu sadece lafla olmaz. İrlanda’ya bakıyorsunuz, orada IRA ben diyor ‘gömdüm’, nereye? ‘betona gömdüm’ diyor. Betona gömdüğünü görüntülü olarak da tespit ediyorlar. Silanlar betona gömülmüş. IRA orada inandırıcılık testini kazanmış oluyor. Ama bizdeki teröristler böyle bir adımı atamıyor. Çünkü o adımı attığı anda varlık sebepleri ortadan kalkacak, varlık sebepleri o. Temenni ederim, bu son gelişmeler de sözde kalmaz, uygulamaya geçer. Devlet; hükümetiyle ve tüm kurumlarıyla bu konuda üzerine düşenleri titizlikle, metanetle yerine getirmiştir, getirmeye devam ediyor. Yaşanan kimi incitici, yürek burkucu, sürecin ruhuna uymayan görüntüler karşısında dahi, ülkemizin ve milletimizin geleceği için hep sabırla, soğukkanlılıkla davrandık. Ama işin kamu güvenliğini tehdit eder boyuta gelmesine de izin veremeyiz.”
İÇ GÜVENLİK YASASI
Konuşmasında, Meclis’te görüşülen İç Güvenlik Paketi’nin, bu konuda ilgili kurumlarımıza önemli imkânlar sağlayacağını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Üniversiteler, bu sürecin en hassas şekilde takip edilmesi gereken yerlerin başında geliyor. Bir süre önce İzmir’de yaşanan ölümlü hadise, onun öncesinde ve sonrasında, pek çok yerde yaşanan gerginlikler, bizlere üniversitelerdeki hassasiyeti tekrar tekrar hatırlatıyor. Üniversitelerimizin yasalara aykırı, çözüm sürecinin ruhuna aykırı, diğer öğrenciler üzerinde baskı kurmaya, hele şiddete yönelik hiçbir eyleme, hiçbir girişime izin vermemeleri gerekiyor. Demokrasi ve özgürlük ortamını muhafaza etmek başkadır, ülkenin bekasına, milletin geleceğine yönelik tehlikeler karşısında tedbir almak başkadır. Bu ince çizgiyi çok iyi gözeterek, çok iyi koruyarak, üniversiteleri belli grupların potansiyel eylem alanları olmaktan çıkarmalıyız.”
“PARALEL DEVLET YAPILANMASI İLE MÜCADELE ŞAHSİ MESELEM DEĞİLDİR; DEVLETİN MESELESİDİR”
Devletin ve toplumun içine birer kanser hücresi gibi sızmış olan Paralel Devlet Yapılanması ile mücadelenin bir diğer önemli mesele olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burada altını çizerek bir defa daha ifade etmek istiyorum. Bu benim şahsi meselem değildir. Bu, devletin, Millî Güvenlik Kurulu dahil, tüm organlarında görüşülmüş, tespiti yapılmış, teşhisi konmuş ve mücadele kararı alınmış bir meseledir. Üniversitelerimizin bu konuda da hassasiyet göstermesini, devletin ve milletin çıkarları doğrultusunda, bu yapıya karşı kararlı bir tutum içinde olmasını bekliyorum” diye konuştu.
“KÜRESEL SİSTEM CİDDİ BİR DEĞİŞİM SANCISI YAŞIYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, küresel sistem ciddi bir değişim sancısı yaşadığına dikkat çekerek, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının ardından kurulan iki kutuplu düzenin, 1990’lı yılların başında çökmesiyle girilen ara dönem sona erdiğini, 2008 yılında başlayan küresel ekonomik krizin de tetiklemesiyle, dünyanın, yeni arayışlar içine girdiğini, bölgemizde yaşanan çatışmaların da, bu sancıların birer yansıması olduğunu bildirdi. Türkiye olarak, bu süreci çok iyi değerlendirmek, çok ciddi fırsatların önümüze serileceği ve aynı zamanda çok ciddi tehditlerin karşımıza çıkabileceği bir döneme doğru gidildiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, G-20’nin dönem başkanlığını ülkemizin yürüteceğini hatırlattı ve G-20’nin yılsonunda Antalya’da toplanacağını hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu zirvenin ülkemizin özellikle ekonomik alanda dünyadaki konumuna güç katacak bir süreç olduğunu belirterek, geçtiğimiz 12 yılda demokraside, ekonomide, sosyal politikalarda gerçekleştirilen atılımların, önümüzdeki dönem için güçlü bir altyapı sağladığını söyledi.
“TÜRKİYE, MEVCUT SİSTEMİYLE BUGÜNKÜ BÜYÜKLÜĞÜNÜ TAŞIYAMAZ”
2023 hedeflerine ulaşmanın ülkemize, bu doğrultuda yeni bir sıçrama imkânı vereceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeni Türkiye, Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi teklifimizi, işte bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirebilmemize imkan sağlayacağına inandığımız için gündeme getiriyoruz. Türkiye, mevcut sistemiyle, ne bugünkü büyüklüğünü taşıyabilir, ne de gelecekteki hedeflerine arzu ettiği hızda ilerleyebilir. Bu meselenin, bir kamplaşma, bir ayrışma aracı haline dönüştürülmeden, ülkenin ve milletin menfaatleri açısından değerlendirilmesini istiyorum. Üniversitelerimiz, bu konuda da, aydınlatıcı, yol gösterici, rehberlik edici fonksiyonlarını ortaya koymalıdırlar” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 Şubat’ta, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda konuyla ilgili akademisyenler ve yazarlarla bir araya gelip etraflıca bir değerlendirme yaptıklarını hatırlatarak şunları söyledi: “Geçtiğimiz günlerde de bir kısım akademisyenlerimiz, yayımladıkları bir bildiriyle, kendi bakış açılarıyla, bu konudaki görüşlerini ifade ettiler. Eskilerin güzel bir sözü var: ‘Müsademe-i efkardan barika-i hakikat doğar.’ Yani “Gerçeğin ışığı fikirlerin çatışmasından çıkar.’ Ben, tüm bu tartışmaların bizi, ülkemiz ve milletimiz için en doğru, en hayırlı karara ulaştıracağına inanıyorum. Bu konuda, üniversitelerimizden, hocalarımızdan katkı bekliyorum.”
“KADINA ŞİDDET VE KADIN HAKLARI MESELESİ YAKIN TAKİBİMDE OLACAKTIR”
Kadının sosyal, siyasal, ekonomik hayattaki yeri ve kadına şiddet meselesinin, en önemli gündem konularından biri olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bilhassa kadınlara yönelik cinayet haberleri, haklı olarak, toplumumuzda bu konuda ciddi hassasiyet doğurdu. Tüm siyasi hayatım boyunca kadın meselesine ayrı bir önem vermiş birisiyim. Kadına şiddet ve kadın hakları meselesi, Cumhurbaşkanı olarak yakın takibimde olacaktır. Bu amaçla, “Kadına şiddet, insanlığa ihanettir” sloganıyla bir kampanya başlattım. Üniversitelerimizde de bu konuda pek çok çalışma yürütüldüğünü biliyorum. Ancak, bu çalışmaların gerekli etkiyi oluşturamadığını, gerekli bilinçlenmeyi sağlayamadığını görüyoruz. Benim tespitim, bu çalışmaların gerçekten etkili olabilmesi için, kendi tarihimize, kendi kültürümüze, kendi inancımıza uygun bir yaklaşımla yürütülmesi gerektiğidir. Bir başka kültürdeki kadın algısını getirip, bizim toplumumuza giydirmeye kalkarsanız, oradan netice alamazsınız. Yükseköğretim Kurumumuzdan ve üniversitelerimizden, kadınlarla ilgili, ülkemiz gerçeklerine uygun ve eyleme dönük bir program oluşturmalarını bekliyorum. Böylece, ilgili kurumlarımız tarafından yürütülen çalışmalara destek verilmiş, yol gösterilmiş olunacaktır. Ben de, Cumhurbaşkanlığında kuracağım bir birim vasıtasıyla, kadına şiddet ve kadın hakları konusunda yürütülen çalışmaları bizzat takip edeceğim” diye konuştu.
“ÜNİVERSİTELERİMİZİN, BİLİMSEL BAŞARILARIYLA BİZLERİN İFTİHAR KAYNAĞI OLACAĞINA İNANIYORUM”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Harran Okulu’ndan Nizamiye Medreselerine, oradan Fatih dönemi Medreselerine, Darülfünuna ve nihayet bugünkü üniversitelerimize ulaşan yükseköğretim birikiminin kıymetinin çok iyi bilinmesi gerektiğine vurgu yaparak, “Kendi dönemlerinin ilim atlasının yıldızları olan Harezmi’yi, Ali Kuşçu’yu, Biruni’yi, Akşemseddin’i, El Cabir’i, İbni Sina’yı, Mimar Sinan’ı, İbni Rüşd’ü, Hayyam’ı, Katip Çelebi’yi, Piri Reis’i, Uluğ Bey’i ve daha nice değerlerimizi yalnız bırakmamalıyız. Üniversitelerdeki hocalarımızı, darbecilerle, yasakçılarla, millî irade karşıtlarıyla değil, işte bu değerlerimizle birlikte anmak, onların izinde gidiyor görmek istiyoruz. İnşallah, önümüzdeki kalite odaklı yeni dönemde, üniversitelerimizin, hocalarımızın, fen bilimlerinde, sosyal bilimlerde; tüm alanlarda, bilimsel başarılarıyla bizlerin iftihar kaynağı olacağına inanıyorum. Bu doğrultuda yürütülen tüm çalışmalarda Yükseköğretim Kurumumuzun da, tek tek üniversitelerimizin de, hocalarımızın da yanında yer alacağımı özellikle ifade ediyorum” dedi.
Her fırsatta üniversitelerin programlarına katılarak, çalışmaları ve sorunları yerinde görmeye çalıştığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, rektörlerimizin pek çoğuyla çeşitli vesilelerle görüşme, meseleleri bizzat kendi ağızlarından dinleme imkânı bulduğunu belirterek sözlerini şöyle tamamladı: “Bu toplantıda derli toplu bir şekilde konuşulacağını, tartışılacağını ve karara bağlanacağını ümit ettiğim hususların hayata geçirilmesi için her türlü desteği vereceğimden şüpheniz olmasın. Bir kez daha toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bizleri burada bir araya getiren Sayın YÖK Başkanımıza ve yönetim kurulu üyelerine teşekkür ediyorum.”
Kaynak: http://www.tccb.gov.tr/