Yayınlanma Tarihi: 09 Eylül 2015 Çarşamba

Cumhurbaşkanımız, YÖK Başkanı, YÖK Kurul Üyeleri ve Rektörlerle Bir Araya Geldi

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, kurul üyeleri ve üniversite rektörlerini Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kabul eden Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, “Ülkemizin ve milletimizin birliğine, beraberliğine ve dirliğine göz dikenler hüsran yaşayacaktır” dedi.

Konuşmasının başında, terör örgütü tarafından Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca bölgesinde yapılan saldırıda 16 askerimizi, Iğdır’da düzenlenen bombalı saldırıda 13 polisimizi şehit verdiğimizi belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehitlere rahmet; şehit yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne Emniyet Teşkilatına ve milletimize başsağlığı dileğinde bulunarak, yaralı askerlere ve polislere Allah’tan şifa temenni etti.

Dağlıca’da kaybedilen 16 asker ile Iğdır’da yitirilen 13 polisin, Türkiye’nin 30 yılı aşkın bir süredir devam eden bölücü terörle mücadelesinde verdiği şehitler kervanına katıldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Al yıldızlı bayrağımızı göklerde dalgalandırmanın, İstiklal Marşımızı göğsümüzü kabartarak okuyabilmenin, özgürlüğümüzü ve demokrasimizi muhafaza etmenin bedelini ödemeye devam ediyoruz. Şairin dediği gibi, bu ülkede Şehitler Tepesi hiç boş kalmadı, öyle anlaşılıyor ki boş da kalmayacak” dedi.

1071’de Alparslan’ın ordusunda, 1299’da Osman Gazi’nin arkasında, 1453’te Fatih’in emrinde, 1920’de Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde milletimizin verdiği mücadelenin aynı ruhla bugün de devam ettiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletimizi, bin yıldır vatanımız olarak sahip çıktığımız, adeta dört elle sarıldığımız Anadolu coğrafyasından söküp atmak isteyenler, bugüne kadar hep hezimete uğradılar. İnşallah bundan sonra da ülkemizin ve milletimizin birliğine, beraberliğine ve dirliğine göz dikenler yine aynı akıbete uğrayacak, aynı hüsranı yaşayacaktır” diye konuştu.

“TÜRKİYE SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA, BENİM İÇİN DİĞER HER ŞEY TEFERRUATTIR”

Anadolu ve Trakya topraklarının hepimizin ortak vatanı, Türkiye’nin de 78 milyon vatandaşın ortak devleti olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu ülkenin ve bu devletin, 78 milyon vatandaşımızın her birine ihtiyacı var. Aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti devletine de hepimizin ihtiyacı var” dedi ve ekledi: “Ülkesini ve devletini kaybedenlerin yürek yakan görüntülerini her gün televizyonlarda seyrediyoruz. Türkiye bizim ortak hayat alanımız, ortak sevdamız, ortak geçmişimiz, ortak geleceğimizdir. Ülkemize ve milletimize sahip çıkmak, hayatımızın diğer alanlarındaki tüm farklılıklardan ayrı olarak, her birimizin ortak sorumluluğudur.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yöntemde ve söylemde anlaşamıyor olabileceğimizi; ancak hedeflerimiz konusunda birlik olmamız gerektiğine işaret ederek, siyasette rekabet ile milletin bekası söz konusu olduğunda bir araya gelmenin başka şeyler olduğunu dile getirdi ve şöyle dedi: “Ben, hayatımın hiçbir döneminde siyasi rekabetten kaçmadım, kaçmam. Ama ülkemin geleceği söz konusu olduğunda, Türkiye söz konusu olduğunda, benim için diğer her şey teferruattır. Herkesin de bu anlayışta olmasını ben de temenni ederim. Ülkemizin bütünlüğüne, milletimizin birliğine yönelik çok yönlü saldırılarla karşı karşıya olduğumuz şu dönemde, hep birlikte bu tavrı ortaya koyabilmeliyiz.”

“GÜVENLİK GÜÇLERİMİZ FEDAKÂRLIKLA MÜCADELE YÜRÜTÜYOR”

Bölücü terör örgütünün ve diğer terör örgütlerinin saldırılarını ‘ama, fakat’ gibi kaçma yolları kullanmadan, samimiyetle kınamayanların bu ülkeyle ve bu milletle olan bağında sorun olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletimiz dimdik ayaktayken, güvenlik güçlerimiz fedakarlıkla mücadelelerini yürütürken, moral bozmaya, kafaları bulandırmaya, gönülleri karartmaya yönelik her söz, her tavır, sadece terörün amacına hizmet eder” şeklinde konuştu.

Devleti ve hükümeti, eksik yapılan, yanlış yapılan işlerde eleştirmeye herkesin hakkı olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama, ülkesine ve milletine karşı sorumluluklarını yerine getirmeyen muhalefetin, medyanın, aydınların da aynı şekilde murakabeye tabi tutulması gerekmiyor mu?” diye sordu ve Türkiye’de yaşanan gerçekliğe işaret eden sorularını şöyle sürdürdü: “Bugün Türkiye siyasi bir belirsizlik ortamından geçiyorsa, bunun sorumlusu iktidar partisi veya bir kişi midir? Sırtını terör örgütüne dayamakta beis görmeyen, siyaset yerine şiddeti tercih eden siyasi partinin yaşananlarda hiç mi sorumluluğu yoktur? Koalisyon hükümeti kurulması için makul şartlarda uzlaşmaya çalışmak yerine hesaplaşmacı ve dayatmacı bir tavra giren muhalefet partilerinin içinde bulunduğumuz acı durumda hiç mi sorumluluğu yoktur? Soruyorum; ulusal veya uluslararası tüm dünyada Tayyip Erdoğan düşmanlığını, devletin ve milletin varlığına yönelik tehditler karşısında dahi terör örgütüyle, paralel örgütle, uluslararası lobilerle aynı çizgide hizalanmaya vardıranların sorumluluklarını görmezden gelebilir miyiz? Hâlbuki Tayyip Erdoğan fanidir, ama bu ülke ve bu devlet bizden sonraki nesillere de lazımdır.”

“ERDOĞAN KAYBETSİN DE TÜRKİYE’YE NE OLURSA OLSUN GİBİ BİR AKIL TUTULMASI VAR”

Söylenen her sözün, ortaya konan her tutumun tarihe atılan bir imza olduğuna; geçmişte yanlışları, hataları, gafletleri ve ihanetleriyle ülkenin ve milletin bugününü etkilemiş herkesin, bu kıstasa göre değerlendirildiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “2. Viyana Kuşatması sırasında, kendince Osmanlıya ders vermek isteyen Murat Girayhan’ın ihanetinin sonuçlarını çok iyi biliyoruz. Bulgar ordusunun Edirne’yi işgali sırasında, tamamen iç siyasi çekişmelerden kaynaklanan sebeplerle, ‘Enver gireceğine Bulgar girsin’ diyenlerin ihanetini de çok iyi biliyoruz. Bugün de, ‘Erdoğan kaybetsin de Türkiye’ye ne olursa olsun’ gibi bir akıl tutulmasına kapılanların olduğunu görüyoruz. Türkiye; PKK terörü, DHKP-C terörü, DEAŞ tehdidi, Paralel Devlet Yapılanması ihaneti karşısında mücadele verirken, böylesine küçük hesaplar peşinde koşanları şiddetle kınıyorum.”

Milletin, ülkenin huzuru ve refahı için eksiğiyle, fazlasıyla çalışanları da, taş üstüne taş koymadığı, tek bir çivi çakmadığı halde, sadece hizmet edenlere çelme takmanın peşinde olanları da gördüğünü söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şahsen ben, yaptığım her şeyin hesabını bu dünyada milletime ebedi âlemde Rabbime vermeye hazırım. Demokrasilerde bu hesaplaşmanın yeri ve zemini, sandıktır seçimlerdir. İşte şimdi önümüzde 1 Kasım var. 1 Kasım’da da inanıyorum ki milletimiz bütün bu olanların hesabını birilerine soracaktır. Diğer zamanlarda, hele terör gibi hayati bir meselede ihtiyacımız olan birliktir, beraberliktir” ifadelerine yer verdi.

“KENDİ ÜLKESİNİ YABANCILARA ŞİKÂYET EDEN BİR SİYASET ANLAYIŞI KABUL EDİLEMEZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin iktidar partisi kadar muhalefet partilerine, kamuoyunun haber alma özgürlüğüne hizmet edecek medyaya, her çeşit düşünceyi savunacak, analiz yapacak, kavram üretecek aydınlara ihtiyacı olduğuna; ancak daha önemlisi Türkiye’nin birliğini, beraberliğini korumaya, geleceğini güvence altına almaya ihtiyacı olduğuna vurgu yaparak, şu değerlendirmelerde bulundu: “Siyasi partiler de, medya da, aydınlar da milletimizin işte bu ortak beklentisine cevap verebildikleri, katkı sağlayabildikleri oranda anlamlıdır. Kendi milletine, onun değerlerine, tercihlerine ve gelecek hedeflerine düşmanlık eden partilerle, medyayla, aydınlarla kat edebileceğimiz bir yol, yönelebileceğimiz bir menzil yoktur. İlkesiz bir şekilde, işine geldiğinde terör örgütüne destek veren, işine geldiğinde hükümeti, polisi, askeri suçlayan, işine geldiğinde kendi ülkesini yabancılara şikâyet eden bir siyaset anlayışını kabul edemeyiz.”

Dünyanın hiçbir yerinde siyasetçilerin, medyanın ve aydınların, kendi ülkesinin ve kendi devletinin aleyhinde yalanla, iftirayla, çarpıtmayla, gerçek dışı algılar oluşturarak çalışma hakkı olmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün bunların özgürlük değil, kendi ülkesine yabancılaşma ve ihanet sorunu olduğunu kaydetti ve şu ifadeleri kullandı: “Albayrağa sarılı tabutlarını omuzlarımızda taşıyarak aziz bedenlerini toprağa verdiğimiz her şehidimizin acısı yüreğimizi yaksa da milletimiz müsterih olsun. Bugüne kadar nice badirelerin üstesinden gelmeyi başaran Türkiye, bölücü terör meselesini de çözecektir.”

“ÖRGÜT ÇOK CİDDİ KAYIPLAR VERDİ”

“Devlet çarkı biraz ağır işler; ama bu çark bir dönmeye başladığında da önünde hiçbir gücün, hiçbir örgütün, hiçbir çetenin, hiçbir algı operasyonunun durabilmesi mümkün değildir” şeklinde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin; askeri, polisi ve istihbaratıyla, bölücü terör örgütünün ve onun uzantılarının üzerine gittiğine işaret ederek, şunları kaydetti: “Şu ana kadar örgüte, yurt içinde ve yurt dışında çok ciddi zararlar verildi. Son gelişmeler de zaten onun paniğidir. Yapılan operasyonlarda örgütün verdiği kayıplar binlerle ifade ediliyor. Örgütün yurt içindeki yapılanması konusunda da önemli çalışmalar yürütülüyor. Güvenlik güçlerimizin ve adalet teşkilatımızın çalışmalarıyla, bu yapı da çökertilecektir. Şehitlerimizin acıları, yüreklerimizi dağladığı kadar, bize yürüttüğümüz mücadelede çok büyük bir güç de veriyor. Onların ruhlarının muazzep olmasına azla izin vermedik, vermeyeceğiz.”

Konuşmasında, vatandaşların sağduyularını, metanetlerini, muhafaza etmelerini rica eden ve “Bizim mücadelemiz sadece ve sadece terörizme ve teröristte karşıdır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekmeğinin peşinde olan, terör ve teröristle hiçbir ilişkisi olmayan herhangi bir vatandaşın zarar görmesinin kendilerini en az en az şehitlerimiz kadar üzeceğini belirterek, “Vatandaş olarak güvenlik güçlerimize yardımcı olarak hukukun işlemesine katkı sağlayarak, tahriklere, provokasyonlara asla gelmeyerek üzerimize düşenleri yerine getirmiş oluruz diye düşünüyorum. Bunun dışındaki her yol ve yöntemin birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize yönelik bir saldırı olduğunu asla unutmamalıyız” ifadelerine yer verdi.

“TERÖR SORUNUNU ÇÖZMEK İÇİN SAMİMİYETLE HER YOLU DENEDİK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör sorununu suhuletle çözmek için samimiyetle her yolu denediklerini; demokratik açılım, milli birlik ve kardeşlik süreçlerinden sonra çözüm sürecine gelindiğini hatırlatarak, çözüm sürecinde ne yazık ki açılan ellerin karşılığını bulmadığını söyledi. Bugüne kadar hemen tüm şehitlerimizin aileleriyle görüştüğünü, taziyelerimi ilettiğini ve onların hissiyatlarını, acılarını çok yakından bildiğini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında şunları söyledi: “İşte bu acıların yaşanmasını; annelerin, babaların, eşlerin, çocukların, kardeşlerin, sevenlerin gözyaşlarını engellemek için gerçekten çok uğraştık, çok mücadele verdik ve vermeye devam edeceğiz. Fakat terör örgütü yeniden silaha, şiddete, baskıya, kan dökme yoluna başvurarak bizim arzu ettiğimiz çözüm yolunu kapattı. Geldiğimiz noktada artık elinde silahı, molotofu, yüzünde maskesi olan herkes hukukun ve güvenlik güçlerimizin mukabelesini, milletimizin buğzunu ziyadesiyle hak ediyor demektir. Elinde molotof varsa bu bir silahtır, dolayısıyla güvenlik güçlerimize silah kullanma yetkisini verir, bu yasanın gereğidir. Bu saatten sonra devletin ve milletin razı olabileceği tek çözüm terör örgütünün tüm faaliyetlerine son verip silahlarını bırakmasıdır. Dünyanın her yerinde silahlı bir güce sahip olma ve gerektiğinde bunu kullanma yetkisine sahip tek kurum devlettir, devletin güvenlik güçleridir. Terör örgütünün silahları ya devlete teslim edecek ya da üzerine beton dökülüp bir daha kullanılamaz hale getirilecektir. Artık bunun dışında konuşulacak, görüşülecek, tartışılacak hiçbir şey yoktur. Devlet de, millet de bu meselede üzerine düşeni ziyadesiyle yapmıştır, gereken sabrı ve fedakârlığı göstermiştir. Silahların gömülmesi, terörün durması ülkenin yeniden huzur iklimine kavuşması konusunda somut adım atacak olan terör örgütüdür.”

“TERÖR ÖRGÜTÜNÜN SİLAH BIRAKMASI KONUSUNDA EN BÜYÜK GÖREV BÖLGEDE YAŞAYAN HALKA DÜŞÜYOR”

Terör örgütünün silah bırakması konusunda en büyük görevin bölgede yaşayan halka düştüğünü; geçtiğimiz günlerde Şemdinli’de olduğu gibi bölge insanı terör örgütüne karşı tavır koyup devletin ve güvenlik güçlerinin yanında yer alırsa bu meselenin hızla çözüm yoluna gireceğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buradan bir kez daha ifade ediyorum çatışmaları başlatan, süreci bitiren, sabote eden terör örgütü ve onun uzantısı olan siyasilerdir” dedi ve konu ile ilgili şu değerlendirmelere yer verdi: “Örgüt bunu kendi açıklamalarıyla üstlendiği eylemlerle açıkça ifade etmiştir. Ceylanpınar’da evlerinde uyuyan polislerimizi alçakça kurşunlayarak şehit eden örgütün ta kendisidir. Kaza var diyerek çağırdıkları trafik polislerini olay var diye, yangın var diye çağırdıkları karakol polislerini hunharca şehit eden örgütün ta kendisidir. Hastanenin acil servisinde nöbet tutan polisi kurşunlayarak şehit eden örgütün ta kendisidir. Karakollara, emniyet müdürlüklerine, lojmanlara, kamu binalarına fütursuzca saldıran, ambulanslara saldıran, silahla tarayan, bomba atan, roket atan örgütün ta kendisidir. Patlattığı bombalarla, rastgele açtığı ateşlerle masum çocukları, kadınları, otomobil sürücülerini katleden örgütün ta kendisidir. Yolları mayınlayan, kazan, kapatan, halkın günlük hayatını cehenneme çeviren örgütün ta kendisidir. Yollardaki kamyonları, otomobilleri ateşe veren, trafoları, telefon şebekelerini havaya uçuran örgütün ta kendisidir. Eylemler sebebiyle bölgede ticareti, turizmi, tarımı, hayvancılığı durma noktasına getiren, insanların ekmeğine kan doğrayan örgütün ta kendisidir. Örgüt yöneticilerinin bölge halkının hayatının zorlaştırılması için her türlü eylemin yapılması talimatı verdiğini bölgede bilmeyen yoktur. Tüm bunlar alenen ortadayken, ısrarla çatışmaları devletin, hükümetin ve hatta akıl almaz bir şekilde şahsımın başlattığı iddiası dezenformasyondan başka, kara propagandadan başka bir şey değildir. Bu iftiraları dile getiren, yayan herkes toprağa düşen her şehidin vebaline, dökülen tüm kanlara ortaktır.”

“YILLARDIR BASKININ DEĞİL, YAŞATMANIN MÜCADELESİNİ VERDİK”

Yıllardır baskının değil, yaşatmanın mücadelesini verdiklerini, temel hak ve özgürlükler alanında, bu ülkenin ayağa kalkması için neler yaptıklarının ortada olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şayet bugün ortaya çıkan tablo için bir suçlu aranacaksa bakılacak olan yer Ankara değil, Kandil’dir. Sorumlular Hükümette, iktidar partisinde değil, örgütün yönetiminde ve tercihlerini demokrasiden yana kullanamayan onların güdümündeki partide aranmalıdır” açıklamasında bulundu.

HDP Eş Başkanı’nın “Biz gücümüzü YPG’den PYD’den alıyoruz” sözlerini, ilgili partinin bir milletvekilinin dağdaki teröristlere erzak götüren bir araçta yakalandığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, güçlü bir duruş sergilemeyen her partinin, her medya kuruluşunun ve her sivil toplum örgütünün de bu sorumluluğa ortak olduğunu söyledi. Demokratik, hukuk devleti sınırları içinde mücadele veren hiçbir parti ve yapı ile sorunlarının olmadığına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu açıklamaları yaptı: “Görüşlerine katılmadıklarımızla demokratik, hukuk devleti sınırları içinde her türlü siyasi mücadeleyi verdik, bundan sonra da veririz. 40 yıllık siyasi geçmişimiz bunun sayısız örneğiyle doludur. Biz de muhalefet yaşadık, ama muhalefetteyiz diye ortalığı şiddete hiçbir zaman mahkûm etmedik ve durumumuza razı olduk, ‘daha ne yapabiliriz ki iyi bir konuma gelelim, milletimizin takdirini kazanalım’ dedik ve bunu da başardık. Ama bu mücadelenin hukuk dışı, demokrasi dışı yollarla yürütülmesine asla müsamaha gösteremeyiz, böyle bir durumda ülkemize ve milletimize karşı sorumluluğumuzu yerine getirmemiş oluruz.”

“ÜLKEMİZİ, MİLLETİMİZİ BU ZOR DURUMDAN GEREKEN HER YOLU VE YÖNTEMİ KULLANARAK ÇIKARACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda yaşanan olaylar devletin, hükümetin ve şahsının bir tercihi olmadığını, tam tersine hiç arzu etmedikleri halde karşı karşıya kaldıkları bir durum olduğunu vurgulayarak devamında şunları söyledi: “Ülkemizi, milletimizi bu zor durumdan gereken her yolu ve yöntemi kullanarak çıkaracağız. Yetkiyi aldığımız milletimize karşı hesap verme sorumluğumuz bunu gerektiriyor. Bu mücadelede de en büyük güç kaynağımız bizatihi milletimizin kendisidir, milletimizin desteğidir, milletimizin hayır duasıdır. Milletimizin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetlerimizle, polisimizle, jandarmamızla, istihbaratımızla, köy korucularımızla çok daha sıkı bir koordinasyon, çok daha sıkı bir işbirliği içinde yürütülen mücadelenin başarıya ulaşacağından kimsenin şüphesi olmasın. Biz bu ülkeyi, bu devleti sokakta bulmadık, milletin geleceğini 3-5 teröriste, 3-5 ihanet çetesi mensubuna, 3-5 işbirlikçiye terk etmedik, etmeyeceğiz, bunu bilmenizi istiyorum.”

Terörün gündemi kilitleyip kendilerini bloke etmesine izin vermeyeceklerine; terör örgütü ve diğer çetelerle mücadele ederken, devletin ve milletin tüm işlerini hassasiyetle takip edip gündemlerindeki işleri hayata geçireceklerine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının son kısmında yükseköğretim alanında kat edilen mesafeye de değindi. Geçtiğimiz 12 yılda 81 ilinin tamamında üniversite kurarak ve vakıf üniversitelerini teşvik ederek 76 olan üniversite sayısını 193’e çıkardıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında; fakülte, enstitü, yüksekokul ve meslek yüksekokulu ile bu yükseköğretim kurumlarında görev yapan profesör, doçent, yardımcı doçent ve okutman sayılarında yaşanan 3 kat artışa rakamlar vererek işaret etti.

“ÜNİVERSİTELERDE NİCELİK SORUNUNU BÜYÜK ÖLÇÜDE ÇÖZDÜK”

Nicelik sorunun büyük ölçüde çözdüğüne, bundan sonra dikkat ve imkânların, niteliğin yükseltilmesi için harcanabileceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizden dünyadaki başarılı üniversiteler listelerine onlarca üniversitenin girmesini sağlamak mecburiyetindeyiz. Akademik başarılarıyla, araştırma-geliştirme faaliyetlerinde elde ettikleri sonuçlarla Türkiye’nin gurur kaynağı üniversiteleri göreceğimiz günlerin yakın olduğuna inanıyorum. Bunun için hem hükümete, hem de üniversitelerimize düşen çok önemli görevler var” şeklinde konuştu.

“Ülkemizin altyapısı güçlü alanları olan sanayiye, tarıma, hayvancılığa, madenciliğe olduğu kadar, ileri teknoloji gerektiren çalışmalara da ağırlık vermeliyiz” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şu cümlelerle tamamladı: “Artık üretmek tek başına yetmiyor, araştırmak, geliştirmek, tasarlamak en az üretmek kadar önemli hale geldi. Kamu kuruluşlarıyla, özel sektörüyle, üniversitesiyle el ele vererek, güçlerimizi ve imkânlarımızı en iyi şekilde kullanarak süratle bunu başarmalıyız. Türkiye geçtiğimiz 12 yılda daha önceki 30 yıla, 50 yıla, 70 yıla denk hizmetleri hayata geçirdi. Şimdi önümüzde 2023 hedeflerimiz var, yaşanan hiçbir olumsuzluğun bizi bu hedeflerimizden uzaklaştırmasına asla izin vermeyeceğiz. Sadece bununla da yetinmeyeceğiz; hemen arkasından 2053, 2071 vizyonumuzu hayata geçirmenin çabası içinde olacağız. Türkiye’nin önünü terörle, çetelerle, siyasi ve sosyal çalkantılarla kesmek isteyenlere verilecek en güzel cevap bu olacaktır. Yükseköğretim Kurumumuzun ve üniversite rektörlerimizin, milletimizin kendilerinden beklentilerinin bilincinde olduğuna inanıyorum. Öğrencilerimize ve öğretim elemanlarımıza yeni öğretim yılında başarılar diliyor, hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.”


HIZLI ERİŞİM

Instagram Twitter Facebook Youtube