Türk Yükseköğretim tarihinde "ilk
kez" üniversitelerin akademik yılı açılış töreni Cumhurbaşkanı Sayın Recep
Tayyip Erdoğan'ın da teşrifleriyle YÖK himayesinde Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda
düzenlendi.
Beştepe Kültür ve Kongre Merkezi'nde, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr.
Yekta Saraç, YÖK üyeleri, Rektörümüz Prof. Dr. Reha Metin Alkan ve
Üniversitemiz senato üyeleri, 180 üniversitenin rektör ve senato üyeleri ile
öğretim üyesi ve öğrenci temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen törene yaklaşık
2 bin kişi katıldı.
Törende bir konuşma gerçekleştiren YÖK Başkanı
Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç, konuşmasına bugünün, yükseköğretim tarihinde
müstesna bir gün olduğunu belirterek yükseköğretimin akademik yıl açılışının
ilk defa üniversite boyutundan ulusal boyuta taşındığını, Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan'ın ve devlet erkanının huzurunda gerçekleştiğini ifade ederek
başladı.
Türkiye'nin birlik ve beraberliğe daha çok
ihtiyaç duyduğu bugünlerde, bütün üniversiteleri, millet ve devletin
birliğinin, dirliğinin sembolü olan bu Külliye'de bir araya getirmenin
kendileri için tarihi bir anlam taşıdığını dile getiren Saraç, Türkiye
akademisine ve yeniden yapılanma sürecinde "Yeni YÖK"e güç katan ve
bunu teşvik eden açılış için teşekkür etti.
Son yıllarda yükseköğretimde sistemin hem
nitelik hem de nicelik olarak çok önemli gelişmelere sahne olduğuna dikkati
çeken Saraç, şöyle konuştu:
"Bilindiği üzere Cumhuriyet döneminde
33 yılında İstanbul Darülfünunu, İstanbul Üniversitesine dönüştürülerek ilk
üniversite kurulmuştur. 33'ten 2003 yılına kadar geçen 70 yıl içinde ülkemizde
77 üniversite kuruldu. 2003 ve 2016 yılları arasında ise 104 üniversite
kurulmuştur. Öğrenci sayısı bakımından bir karşılaştırma yapıldığında, bu
sayının 7 milyonu aştığını görmekteyiz. Bu da neredeyse yükseköğretimde
okullaşmanın 3 kat arttığını göstermektedir. Türk yükseköğretim tarihini
inceleyen gelecek çağın tarihçilerinin 2003-2016 yılları arasındaki dönemi
yükseköğretim tarihinin olağanüstü sıçrama yılları olarak nitelendirecektir. Bu
başarı hiç şüphesiz liderliğinizdeki siyasi irade sonucunda gerçekleşmiştir.
Şimdi bu sayısal, niceliksel, kemiyet itibarıyla büyümeye niteliksel büyümenin,
kalitede de ilerlemenin keyfiyet itibarıyla da daha iyileşmenin eşlik etmesi
konusunda bizlere, Yükseköğretim Kuruluna ve üniversitelere büyük bir görev
düşmektedir." dedi.
Yükseköğretim Kurulu olarak artık politika
belirlerken bir taraftan dünya akademisindeki değişimi dikkate almaya, diğer
taraftan ise ülkemizin gerçekleri ve önceliklerini de göz ardı etmemeye
çalıştıklarını dile getiren Başkan Saraç şöyle devam etti:
"'Yeni YÖK' olarak, aldığımız
kararların sonuçlarının ve eğitim öğretime katkılarının değerlendirildiği,
Yükseköğretim Kurulundan tamamen bağımsız bir kalite güvencesi sisteminin
oluşturulması en büyük beklentimizdir. Bilindiği üzere bu maksatla yasal bir
düzenleme teklifi hazırlayarak ilgili makama sunduk. Sayın Cumhurbaşkanımız ve
Sayın Başbakanımızın da konuya verdikleri önem sonucunda teklifimiz, Hükümet
Programının öncelikli kısmında yer almıştır. Konuya ilişkin muhalefet
partilerini de bilgilendirdik. Bu düzenlemenin bir an önce yasalaşması en büyük
isteğimizdir. Bu, Türk yükseköğretim sistemimizde yapısal değişikliğin ilk
adımı olacaktır."
Yapısal değişikliği gerçekleştirecek
ikinci hususun üniversitelerimizde ihtisaslaşma ve misyon farklılığına
gidilmesi olduğunu söyleyen Başkan Saraç, ülkemizdeki üniversitelerimizin
hepsinin aynı ve birbirinin kopyası olmasını tasvip etmediklerini,
üniversitelerin hepsinin uluslararası nitelikleri gözeterek fakat farklı
değerler üretmesi gerektiğini söyleyerek şöyle devam etti:
"Yeni kurulan üniversiteler, kendi
bölgelerinde, gelişmiş, kurumsallaşmasını tamamlamış üniversitelerin o bölge
için üretemeyecekleri, başaramayacakları işleri başarabilmeli, diğer
üniversitelerin kazandıramayacakları değerleri o bölgeye ve ülkeye
kazandırabilmeliler. Bu şekilde, üniversiteler eğitim süreci fonksiyonlarını
yerine getirirlerken, araştırma sürecinde ise bölgeyle ilgili alanlarda
ihtisaslaşabilmeli ve bölgesinin kalkınmasına önemli katkıda bulunmalıdırlar.
Bunun için üniversitelerin bir kısmının eğitimde, bir kısmının araştırma ve
teknoloji üretiminde, bazılarının da bölgesel kalkınmaya katkı sağlamakta
farklılaşmasını ve ihtisaslaşmasını istiyoruz. Bu süreçte Kalkınma Bakanlığı
ile attığımız ilk adımın 'Bölgesel Gelişmede Üniversitelerin Katkısını Artırma
Projesinin' bugün hayata geçeceğini söylemekten gurur duyuyorum. 2006 yılında
kurulan üniversiteler arasından 5 üniversite bir yılı bulan bir süreç sonunda,
belli parametreler ve kriterler ile değerlendirilerek finale kalmışlardır.
Zatıalilerinizin YÖK'ü 11 Mart 2015 tarihinde ziyaretiniz esnasında, ihtisaslaşma
konusunda verdiğiniz bu talimatın yerine getirilmesinde en önemli aşama
tamamlanmıştır. Kalkınma Bakanlığı ile birlikte eş güdüm halinde sürdürdüğümüz
bu proje, yükseköğretim alanında 30 yılı aşkın dillendirilen bir düşünce idi.
Artık hayat buluyor."
2016-2017 Yükseköğretim Akademik Yılı
açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin, ne Suriye’nin, ne
de Irak’ın topraklarında gözü yoktur. Irak’ta yürütülmekte olan bu mezhep
çatışmalarında kesinlikle taraf olma düşüncemiz yoktur ama oradaki Sünni Arap
kardeşlerimizi, Türkmen kardeşlerimizi de birilerine yedirtmek istemiyoruz”
dedi.
Yeni akademik yılın Türkiye ve millet için
hayırlı olması ve bu dönemde öğretim üyeleri ve öğrenciler için başarılı,
verimli, huzurlu bir öğretim dönemi temennisinde bulunarak konuşmasına başlayan
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de ilk kez gerçekleşen bu açılış töreninin
geleneksel bir hal alacağına inandığını söyledi.
“EĞİTİM KONUSUNU ÖNCELİKLERİMİZ ARASINDA
İLK SIRAYA YERLEŞTİRDİK”
2002 yılı sonunda ülkeyi yönetme
sorumluluğunu üstlendiklerinde eğitim konusunu önceliklerin arasında ilk sıraya
yerleştirdiklerine, fiziki altyapısından personeline, araç-gerecinden
müfredatına kadar eğitimin tüm alanlarında büyük reformlar
gerçekleştirdiklerine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu çerçevede
yükseköğretim konusunda da Türkiye’de çok önemli ilerlemeler sağlandığını
belirtti.
2002 yılında üniversite sınavına başvuran
1 milyon 817 bin 590 kişiden 662 bin 336’sı bir yükseköğretim programına
yerleştirildiğini ve oranın yüzde 35 olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan,
2015 yılında bu oranın yüzde 46, yükseköğretim programına yerleşen öğrenci
sayısının da 983 bini bulduğunu bildirdi. Türkiye’nin 81 ilinin tamamında
üniversite olduğunu, 2002 yılında 1 milyon 700 bini bulmayan yükseköğretim
kurumlarındaki toplam öğrenci sayısının bugün 7 milyon 194 bine, öğretim
elemanı sayısının ise 67 binden 156 bine ulaştığını da verdiği bilgilere
ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tüm bu rakamlar gösteriyor ki, Türkiye’nin
artık yükseköğretime geçişte herhangi bir tıkanıklık yaşanma ihtimali yoktur.
Bundan sonra mücadele, herhangi bir üniversiteye, herhangi bir bölüme girmek
için değil, daha kaliteli eğitim veren üniversitelere, bölümlere girmek için
yaşanacaktır” dedi.
Üniversiteler arasında daha kaliteli
eğitim verme konusunda bir yarış başladığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan,
üniversiteler arasında kaliteyi yükseltmenin yollarından birinin de “misyon
farklılaşması ve ihtisaslaşma” olarak ifade edilen uygulamalar olduğunu söyledi
ve YÖK’ün Kalkınma Bakanlığı ile işbirliğiyle başlattığı proje kapsamında pilot
üniversite olarak belirlenen 5 üniversitenin bölgesel kalkınma için ihtiyaç
duyulan alanlarda özel olarak teşvik edilip destekleneceğini açıkladı.
“REKTÖR ATAMALARINDAKİ MEVCUT USULDEN
VAZGEÇİLMESİ, ÜNİVERSİTELERİMİZİN YARARINA OLACAKTIR”
Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nin,
hayvancılık alanında; Düzce Üniversitesi’nin, sağlık ve çevre alanında;
Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi’nin, tarım ve jeotermal alanında; Bingöl Üniversitesi’nin,
tarım havza bazlı kalkınma alanında; Uşak Üniversitesi’nin, tekstil, dericilik,
seramik alanında, bu proje kapsamında pilot yükseköğretim kurumları olarak
belirlendiğini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları ekledi:
“Tabii pilot üniversiteler gereken gayreti, çalışmayı, üretkenliği ortaya
koymaları halinde bu projenin içinde yer alabileceklerdir. Şayet yeterli çaba
gösterilmezse aynı konuda bir başka üniversite projeye dâhil olabilir, rekabet
dediğin olay budur. Aksi takdirde bunun adı rekabet olmaz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversitelerde halen var olan rektör adaylarının öğretim üyelerinin oylarıyla tespit edildiği sistemin de bir sorun haline dönüştüğünü ifade etti ve “Görünüşte demokratik olan rektörlük seçimleri üniversitelerde gruplaşmaları, hizipleşmeleri, kırgınlıkları artıran bir işleve bürünmüştür. Üniversite içinde zaten çok yıkıcı bir şekilde yaşanan bu süreç, YÖK’ün ve Cumhurbaşkanının takdiriyle daha da sıkıntılı bir boyut almaktadır. Bunun için rektör atamalarındaki mevcut usulden vazgeçilmesi, üniversitelerimizin de, ülkemizin de yararına olacaktır diye düşünüyorum” diye konuştu.
“YÜKSEKÖĞRETİM SİSTEMİNİN YENİDEN YAPILANDIRILMAYA TABİ TUTULMASI GEREKİYOR”
Yükseköğretim sisteminin yeniden yapılandırılmaya tabi tutulması gerektiğini dile getirerek, “Yükseköğretimde yatay büyümede hedeflerimize ulaştık, artık dikkatimizi dikey büyümeye çevirmeliyiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yükseköğretim yeni dönemde kalite odaklı bir büyüme yoluna girecekse, bu çalışmalarla ilgili karar alma ve uygulamaların kontrolü süreçleri büyük önem kazanacaktır demektir. Bunun için YÖK’ten bağımsız ve şeffaf bir kalite kurulu oluşturmasını bekliyorum. Bu kurulun görevini hakkıyla yürütebilmesi için idari-mali açıdan YÖK’ten bağımsız ve üniversitelerimizin tamamını da çok uzun olmayan periyotlarla değerlendirebilecek kapasiteye sahip olması gerekiyor.” diye ekledi.
Üniversitelerin, asli görevlerini yaparken yeni neslin fikir dünyasını besleyecek altyapıyı asla ihmal etmemesi gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunun için tarih şuuru ve ana dil sevgisi aşılayacak çalışmaların yasak savma kabilinden değil, samimi bir sahiplenişle yürütülmesi gerekiyor. Tarihini bilen, Türkçeyi hakkıyla konuşan ve yazan nesiller yetiştiremiyorsak, geleceğimiz karanlık demektir. Geçmişle gelecek arasında kuracağımız köprünün en önemli ayaklarından biri, üniversiteler olmak zorundadır” ifadelerini kullandı.
“YENİ NESİL MİSAK-I MİLLÎYİ ÇOK İYİ
BİLMELİ”
Şimdi Suriye ve Irak’ta yaşananları
değerlendirirken yeni neslin Misak-ı Millîyi çok iyi bilmesi gerektiğine işaret
eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Eğer Misak-ı Millîyi kavrarsak,
Misak-ı Millîyi anlarsak, Suriye’deki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız,
Irak’taki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız. Ama onu bilmezsek ne
Suriye’deki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız, ne de Irak’taki
sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız. ‘Musul üzerinde bizim sorumluluğumuz var,
onun için hem masada olacağız, hem de arazide olacağız’ diyorsak bunun bir sebebi
var. Bunu durup dururken söylemiyoruz, dostlar alış verişte görsün diye de
söylemiyoruz. Yani 10 binlerce kilometre mesafeden çıkıp geleceksin, o senin
için bir hak olacak. Neymiş? Bağdat çağırıyormuş. Tamam da bu benim 350
kilometre sınırım, her an tehdit var, benim burada tarihi sorumluluğum var,
mesuliyetim var. Biz burada olacağız, hem arazide olacağız, hem de masada
olacağız. Ve bütün şu anda diplomatik görüşmeler, şunlar bunlar hepsi bir
taraftan yürüyor, yapılıyor, diğer taraftan da araziye yönelik hazırlıklarımız
da devam ediyor.”
FIRAT KALKANI OPERASYONU
Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonuyla
Özgür Suriye Ordusu ile birlikte Suriye’nin kuzeyinde terör örgütlerine karşı
yürüttüğü operasyona da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, El-Bab’a inileceğini
açıkladı ve şunları aktardı: “Münbiç’le ilgili de koalisyon güçlerine şunu
söyledik: Orada PYD ve YPG gibi terör örgütleri olmayacak, çünkü orası yüzde 95
itibarıyla Araplarındır, dolayısıyla PYD ve YPG doğuya gidecek, Münbiç’i
boşaltacak.’ Dün itibarıyla Amerikalı dostlar dediler ki, ‘Tamam, siz de bize
yardımcı olun.’ Biz dedik ‘baştan beri söylüyoruz zaten, yeter ki bizim bu
tekliflerimize evet deyin, çünkü bu işi biz biliriz bu bölgede, sizler buraya
yabancısınız, sizler bilmezsiniz, buranın tarihini de, her şeyini de biz iyi
biliriz.’ Ve şu anda burada da mutabıkız. ‘Rakka’da ne yapacağız’ dediler.
Onlara dedik ki, ‘gelin beraber eğer burada da bir operasyon yapacağız
diyorsanız ki Rakka biliyorsunuz DEAŞ’ın merkezidir, biz Rakka’da da sizlerle
beraber bu operasyonu yaparız, gerekirse oradan da bu DEAŞ boşaltılıp gider.’
Şimdi bunun da görüşmeleri yapılıyor.”
“IRAK’TA YÜRÜTÜLMEKTE OLAN MEZHEP
ÇATIŞMALARINA KESİNLİKLE TARAF OLMAK İSTEMİYORUZ”
Dürüst ve samimi hareket ettiklerini, Türkiye’nin, ne Suriye’nin, ne de Irak’ın topraklarında gözünün olmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bize 780 bin kilometrekarelik bu vatan topraklarımız evvel Allah yeter, yeter ki kimse bizim vatan topraklarımızda gözü olmasın. Ha şunu da söyleyeyim bu arada: Irak’ta biz şu anda yürütülmekte olan bu mezhep çatışmalarına kesinlikle taraf olmak istemiyoruz; ama oradaki Sünni Arap kardeşlerimizi, Türkmen kardeşlerimizi de birilerine yedirtmek istemiyoruz, bunu da özellikle ifade etmeliyim” açıklamasında bulundu.
YÖK Başkanı Prof. Dr. M. A.Yekta Saraç’ın
konuşma videosu için tıklayınız.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip
Erdoğan’ın konuşma videosu için tıklayınız.