Üniversitemiz, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları (SETA) Vakfı ve Hitit Akademi Derneği iş birliğiyle düzenlenen “Türkiye'de Yeni Anayasa Arayışları ve Başkanlık Sistemi” konulu panel, Üniversitemiz Rektörlük Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.
Yoğun katılımla gerçekleşen panele, AK Parti Çorum Milletvekili TBMM İdare Amiri Salim Uslu, Rektörümüz Prof. Dr. Reha Metin Alkan, Belediye Başkan Yardımcısı Turhan Candan, AK Parti İl Başkanı Rumi Bekiroğlu, Ziraat Odası Başkanı Mehmet Sayan, üniversitemizin akademisyen ve öğrencileri katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın okunmasının ardından moderatörlüğünü Yrd. Doç. Dr. Zekeriya Işık’ın yaptığı panelde, konuşmacı olarak Doç. Dr. Serdar Gülener, Yrd. Doç. Dr. Nebi Miş ve Yrd. Doç. Dr. Cem Duman Uzun yer aldı.
Panelin ilk konuşmacısı SETA Hukuk ve İnsan Haklan Direktörü Yrd. Doç. Dr. Cem Duman Uzun, Türkiye’nin yeni bir anayasaya olan ihtiyacı konusunu ele aldı.
Son dönemde yeni anayasa taslakları ve önerilerinin sunulduğunu, birçok tartışmaları beraberinde getirdiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Uzun, bu anayasa arayışına son 25 yıldır ihtiyaç duyulduğunu dile getirerek bu ihtiyaçlardan ilkinin 1982 Anayasasının günümüze kadar 18 kez değiştiği halde halen 12 Eylül’ün gölgesinde kalındığını, ikincisinin anayasal vesayetin sınırlar içerisinde yapıldığını, üçüncüsünün 1982 Anayasasının birçok kez değiştiği için protez bir anayasaya dönüştüğünü ve bu nedenle bütünlüklü ruhundan bahsetmenin mümkün olmadığını dile getirdi.
Türkiye’nin ilk anayasal belge niteliği taşıyan 1876 Kanuni Esasi’den başlayarak 1921, 1924, 1961 ve 1982 Anayasasına kadar yapılan anayasallaşma süreçlerinin geçirdiği aşamalara ve içeriklerinden bahseden Yrd. Doç. Dr. Uzun, “Her ne kadar Kanuni Esasi bir ferman niteliğinde olsa da 1961 ve 1982 Anayasaları da birer ferman niteliğindedir. Devletin bir fermanla halka dayattığı anayasalardır bunlar.” diye yorumda bulundu.
Aynı zamanda yeni anayasa sürecinin önemini de ele alan Yrd. Doç. Dr. Uzun, 2011 seçimlerinden sonra Uzlaşma Komisyonu oluşturulduğunu, bu bağlamda toplumsal taleplerin tek tek incelendiğini ve ele alındığını sözlerine ekleyerek “İlk defa toplumun katılımıyla anayasal bir süreç içerisindeyiz. Vesayet sisteminden kurtulup yeni bir anayasaya kavuşmamızı temenni ediyorum.” diye konuşarak sözlerini tamamladı.
Panelin diğer konuşmacısı SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Yrd. Doç. Dr. Nebi Miş parlementer sistemin sorunları ve Başkanlık Sistemine değindi.
Yrd. Doç. Dr. Nebi Miş, “Niçin yeni bir siyasal sisteme ihtiyacımız var?" sorusunu cevaplandırarak başkanlık sisteminin demokratik bir rejim değilmiş gibi angaje edildiğini söyledi. Başkanlık ya da yan başkanlık sistemlerinin dünyadaki örneklerini sıralayan Yrd. Doç. Dr. Nebi Miş, Türkiye'de uygulanan parlamenter sisteme, 1961 yılına kadar partilerin kongreleri hakimken 1961'den sonra ise vesayet sisteminin yönettiği bir sistem halini aldığını ifade etti. Tüm demokratikleşme süreçlerinin, krizlerin ardından çıktığına işaret eden Yrd. Doç. Dr. Miş, halk tarafından seçilmiş ve yetkileri genişletilmiş bir cumhurbaşkanı ve yine halk tarafından seçilen bir meclis tarafından oluşturulmuş başbakanın varlığını, bugün özel durumlar nedeniyle krize yol açmasa bile gelecekte çifte meşruiyet olarak krizlerin yaşanılmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi. Başkanlık sisteminin sadece ABD'de uygulanan bir örnek olarak sunulup federal bir yapı öngörmenin yanlış olduğuna da değinen Yrd. Doç. Dr. Nebi Miş, üniter yapıda yürütülen başkanlık sistemlerinin de varlığından söz ederek bu sistemin Türkiye'ye özgü olarak uygulanabileceğini dile getirdi.
Yrd. Doç. Dr. Nebi Miş, “Başkanlık Sistemi; otoriterleşme, iktidarın kişiselleşmesi ve demokratikleşmenin azalmasına neden olacağı sanılan yanlış dayatmaların tersine siyasal istikrar ve yönetilebilirliği olanaklı kılar.” diye konuşarak ABD dışında yükselen güçler trendindeki birçok ülkede (Brezilya, Arjantin, Meksika, Kore, Endonezya gibi) uygulanan Başkanlık Sistemi, hem ekonomileri hızlı bir şekilde yükseltmekte hem de demokratik konsolidasyon sağlamaktadır.” yorumunda bulundu.
Son panelist SETA Siyaset Araştırmacısı Doç. Dr. Serdar Gülener ise Başkanlık Sistemlerinde denge ve denetleme konusunu ele aldı.
Başkanlık sisteminin kuvvetlerin katı bir şekilde ayrılması olarak tanımlayarak diğer sistemlerden ayrılan yönü olduğunu, sistemin hesap verebilirlik ve tespit edilebilirlik yönlerinin birer avantaj olduğunu sözlerine ekleyen Doç. Dr. Gülener, sadece sistemin katılığının dezavantaj olduğunu ifade etti.
Doç. Dr. Gülener, “Başkanlık sistemleri seçimi kazananın her şeyi elde ettiği sistemler olarak işaret ediliyor. Ancak bunun tersine fren ve dengenin varlığı, başkanlık sisteminin kazananın her şeyi aldığı bir sistem olmaktan çıkmasını sağlayan en önemli husustur.” diye konuşarak sözlerini tamamladı.
AK Parti Çorum Milletvekili TBMM İdare Amiri Salim Uslu, saygı ve selamlama konuşmasının ardından “Türkiye’nin kronikleşmiş bir sorununu gündeme getirdiler. Anayasayı değiştirelim demekle olmuyor. Belli kritik vesayet zincirleri oluşturulmuştur ve onları aşmaya gücünüz yok. Anayasa o kadar çok değiştirildi ki bağlamı ve konsepti kalmadı, aynı zamanda kendi içerisinde çelişkilerle dolu. Anayasa, halkın önceliklerini ele almıyor, halkın ihtiyaçlarını karşılamıyor ve cevap vermiyorsa, demokratikleşme ve yenileşmenin önünü kapatıyorsa anayasayı o zaman değiştirmek gerekiyor.” diye konuştu.
AK Parti Çorum Milletvekili Salim Uslu, “Gerçekten Başkanlık Sistemi, bizim kültürümüze son derece uygundur.” diye konuşarak “Kutadgu Bilig adlı eserdeki hakan-yurttaş diyaloğundan esinlenerek vesayeti ortadan kaldırıp doğrudan yurttaşın hem hizmete erişimine kolaylaştıran hem de denetim yetkisini arttıran enteresan bir diyalogdur. Hakan şöyle der yurttaşa : “Bir, kanunlarımı uy; iki, vergini öde; üç, düşmanımı düşman dostumu dost bil” diyor. Yurttaşta diyor ki: “Kanunlarını uyarım adil olsun, vergiyi öderim paranın ayarıyla oynama, düşmanımı düşman dostumu dost bilirim güvenliğimi sağla.” Demek oluyor ki mutlaka bir anayasanın içerisindeki sistem ne olursa olsun; adaleti, istikrarı ve güvenliği sağlaması gerekiyor.” dedi.
Salim Uslu, “Denetim ve denge çok önemli başka bir husus. Parlementoda neye dokunup neye dokunmayacağınıza sizin görmediğiniz bazı kurullar karar veriyor. Anayasada ve insanlardaki bazı korkular, dokunulmazlar ve tabular oluşturulmuş. Dokunacağınız hususlar var dokunamayacağınız hususlar var. Parlemento mecalsiz durumda. Yaşanan sıkıntılar ve krizler bununla ilgili. Kuvvetler ayrılığının keskin bir şekilde ayrıldığı sistemin adına ‘Başkanlık Sistemi’ diyoruz. Bizim de bir şekilde yasama, yürütme ve yargının arasındaki erkler ayrılığı çizgilerini kalınlaştırmamız ve netleştirmemiz lazım. Bu anayasadaki bazı hükümler kuvvetler ayrılığı ilkesini belirlemediği gibi oradaki kurulların anayasal sınırlarla yetinmeyip ötekinin alanına giriyor. Başkanlık sisteminde hiçkimse yargıdan ve hukuktan muaf değildir. Bu açıdan benim şahsi kanaatim, Üniversitemizin ve SETA’nın başlattığı anayasa tartışmaların artarak devam etmesi gerekiyor. Çünkü bizim için bu anayasal tartışmalar ekmek ve su kadar önemlidir. Anayasa, bizim için kendi geleceğimizi inşaa edeceğimiz ve kendi geleceğimizi kurgulayacağımız çok önemli bir araç. Üniversitelerde başlayan bu tartışmaların STK’lara kaydırılması gerekiyor.” diye konuştu.
Salim Uslu, “Bizim gelişmemize katkı sağlayacak ve yeni Türkiye’nin oluşumuna katkı sağlayacak kısa, az ve öz bir anayasaya ihtiyacımız var. Vesayet yapılarının oluşturulmuş olması ve kanun gibi ayrıntılara girmiş olması maalesef bizim gelişmemizi engelliyor. Mevcut sistem; ormanı tarif eden, ağaçlardaki farklılığı ve zenginliği görmeyen bir sistemdir. Bu bağlamda Türkiye’nin gelişmesini sağlayacak yeni bir anayasaya şiddetle ihtiyaç var.” yorumunda bulunarak “Bugün siyasi yapılar, verimlilik testine tabi tutulmadığı için ne yazık ki birtakım akıl oyunları ve algı yönetimiyle toplumun ihtiyacı olan yeni anayasa ihtiyacını görmezden gelmek, ertelemek, ötelemek ve çeşitli bahanelerle unutturmaya çalışmaktadırlar.” Şahsi kanaatim, bu tür toplantıların devam etmesidir. Hepimizin anayasaya oluşumuna katkı sağlamamız gerekiyor. Türkiye’de sorunların anası olan bir anayasayla yönetilmeyi hak etmiyoruz. Türkiye’nin önünü açacak bir anayasaya ihtiyacımızın olduğu kanaatindeyiz.” dedi.
Mevcut sistemin dezavantajlarına değinen Salim Uslu, “İki başlılık, kararnamelerin ve kanunların reddedilmiş olması Türkiye’yi zora sokmaktadır.” diyerek “Bizim kültürümüze son derece yakın duran Başkanlık Sistemiyle Parlementonun da etkin ve verimli çalışması suretiyle yargının ve ordunun da güvenlik bürokrasisinin kendisine belirlenen alanlara çekilmesini sağlayan bir muhkem anayasa marifetiyle toplum korkulardan, tabulardan, ayıplardan, defolardan arınıp kendi sorun çözme yeteneklerini özgürce daha fazla geliştirebileceğine inanıyorum. Bu vesileyle yeni bir anayasanın tartışmalarına katkı sağlayan Hitit Üniversitemize ve SETA’ya çok teşekkür ediyorum, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum” diye sözlerine son vererek “Türkiye'de Yeni Anayasa Arayışları ve Başkanlık Sistemi” konulu panel sona erdi.