Üniversitemiz tarafından HİTÜ MYO Ethem Erkoç Konferans Salonunda Büyükelçi-Yazar Fırat Sunel'in konuşmacı olarak yer aldığı “Diplomasi ve Edebiyat” konulu konferans düzenlendi.
Konferans başlamadan önce Fırat Sunel, Rektörümüz Prof. Dr. Reha Metin Alkan’ı makamında ziyaret etti. Ziyaretin ardından “Diplomasi ve Edebiyat” konulu konferansa Rektörümüz Prof. Dr. Reha Metin Alkan, Çorum İl Müftüsü Dr. Ahmet Akın, Üniversitemiz öğretim elemanları ve öğrencilerimiz ile çok sayıda misafir katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklâl Marşı ile başlayan konferans, Büyükelçi-Yazar Fırat Sunel'in özgeçmişinin okunmasıyla devam etti. Ardından, Üniversitemiz Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Doç. Dr. Meral Demiryürek tarafından konferansın açılış konuşması yapıldı. Konuşmasına İngiliz şair ve oyun yazarı Shakespeare'in "All the world is a stage" (Bütün dünya bir tiyatro sahnesidir) repliğiyle başlayan doç. Dr. Demiryürek, sözlerini "Bizler dünyaya geliyor, rollerimizi oynuyor ve zamanı geldiğinde de bir gölge gibi sessizce ayrılıyoruz" diyerek sürdürdü. İçimizden bazı isimlerin başroller üstlendiğini, kritik mevkilerde çalıştığını, kimliklerine kimlik kattığını belirten Doç. Dr. Demiryürek, bu konferansa teşrif eden misafirimiz Fırat Sunel'in de böyle biri olduğunu vurguladı. Kendisiyle iki buçuk yıldır bu programı planladıklarını belirten Doç. Dr. Demiryürek, konuşmasını Rektörümüz Prof. Dr. Reha Metin Alkan’a bu tür etkinlikleri düzenlemedeki teşvik ve yol göstericiliklerinden dolayı teşekkür ederek tamamladı.
Büyükelçi-Yazar Fırat Sunel, Çorum'da bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek sözlerine başladı. Hitit Üniversitesinin Çorum'un sosyo-kültürel gelişimine ne derece önemli katkılar sağladığını ve gelecekte de sağlamaya devam edeceğini belirtti. Herkesin aklına "Bir büyükelçi, neden roman yazar?" sorusunun geldiğini söyleyen Sunel, bu sorunun cevaplarını, konuşması boyunca aktaracağına dair ipuçlarını verdi. Toplumda, diplomatların genelde "ciddi" insanlar olduğunu, bir diplomatın eserlerinin de ciddi olması gerektiği gibi bir algının yerleştiğini ifade eden Sunel, diplomatların sık sık bir ülkeden başka bir ülkeye göçtüklerini, hayatlarının kuş misali olduğunu kendi hayatından anılarla paylaştı. "Bir ülkeye, şehre aidiyet hissi oluşmaya başlar başlamaz başka bir ülkeye göçülür. Değişmeyen tek şey ise ülkenize, ailenize olan hasrettir" diyerek sözlerini devam ettiren Sunel, "Hasret demek melankoli demektir. Melankoli ise kişiyi nostaljiye yönlendirir. Bunlar, romantizmin doğmasına neden olan iki etkendir." dedi. Sunel, romantizmin insanları edebî eserler vermeye sevk ettiğini, Fransız romantik akımının kurucusu olan kişinin de bir diplomat olduğunun altını çizerek diplomasi ve edebiyat arasındaki ilişkinin kurumsal bir iş ilişkisinin çok ötesinde olduğunu belirtti.
Konuşmasının devamında diplomasi ve edebiyat arasındaki ilişkinin detaylarına değinmeye devam eden Sunel, diplomatlığın, bir edebiyatçı için gerekli zemini oluşturmaya müsait bir meslek olduğunu, dünyada mesleği hem diplomatlık hem de yazarlık/şairlik olan yüzlerce kişi bulunduğunu, hatta Nobel Edebiyat Ödülü alan yazar veya şairlerden yedisinin aynı zamanda başarılı birer diplomat olduğunu hatırlattı. Diplomasi mesleğinin yazar ve şairlerin ruhlarında bıraktığı izlerden örnekler verdi. Sunel, diplomatların yazmış olduğu romanların bir bakıma anıları belgeleyen eserler olduğu hususunu da vurguladı.
Fırat Sunel, konuşmasının devamında Dışişleri Bakanlığının yapılanmasıyla ilgili çeşitli bilgileri paylaştı. Ardından, Türk diplomatların genelde meslekleriyle ilgili tecrübelerini aktardıklarını, ancak her şeyin resmî belgelerde yer alamayacağını, bazı duygu ve düşüncelerin edebî eserlere yansıtılması gerektiğini söyledi. Sunel, bu yönüyle, diplomasi temalı romanların raporvari yazılardan çok farklı olduğunun altını çizdi ve romanda "Okurları uçurmak zorundasınız" dedi. Roman yazınca, işin içine kurgunun girdiğini, bu noktada romanla resmî raporların ayrıştığını, ayrıca diplomatik dil ve üslupla edebiyat dilinin ve üslubunun farklılaşması gerektiğini belirtti.
Konuşmasının sonlarına doğru Salkım Söğütlerin Gölgesinde ve İzmirli adını taşıyan romanlarının yazılış hikâyelerine de değinen Sunel, her sabah 5 ile 8 saatleri arasının, kendisinin "roman yazım saatleri" olduğunu ifade etti. Her iki romanına da çok güzel eleştiriler aldığını ve bundan duyduğu mutluluğu dile getiren Sunel, şu sıralarda yeni bir roman yazdığını, bu romanının önümüzdeki aylarda raflardaki yerini alacağını belirtip bundan sonra yazacağı romanlarda da yine görev yaptığı ülkeleri anlatmaya devam edeceğini ekleyerek sözlerini tamamladı.
Konferans, Sunel'in izleyicilerden gelen soruları yanıtlaması ve kitaplarını imzalamasıyla sona erdi.