Türk Yükseköğretim tarihinde geçen yıl ilk kez düzenlenen üniversitelerin Akademik Yılı Açılış Töreni, bu yıl da Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da teşrifleriyle YÖK himayesinde Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlendi.
Beştepe Kültür ve Kongre Merkezinde, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, YÖK üyeleri, Rektörümüz Prof. Dr. Reha Metin Alkan ve Üniversitemiz senato üyeleri, 180 üniversitenin rektör ve senato üyeleri ile öğretim üyesi ve öğrenci temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen törene, binlerce kişi katıldı.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen “2017-2018 Akademik Yılı Açılış Töreni”ndeki konuşmasında, üniversitelerin yeni eğitim yılına başladığı bugün üniversite giriş sınavlarına da kısaca temas etmek istediğini dile getirdi.
Prof. Dr. Saraç: “Üniversite Giriş Sınavı Bir Hafta Sonunda Başlayıp Bitirilecek”
YÖK Başkanı Prof. Dr. Saraç, üniversite giriş sistemiyle ilgili “Yeni düzenleme ile sınavı bir hafta sonunda başlayıp bitirmeyi planlamaktayız.” dedi. Yükseköğretimin dünyanın her yerinde dinamik ve canlı olduğuna işaret eden Prof. Dr. Saraç, bunun özellikle son 10 yılda Türkiye'de de sürekli genişleyen ve büyüyen bir yapıda olduğunu vurguladı.
Prof. Dr. Saraç, şöyle konuştu: “Dolayısıyla bu durum, belli zaman aralıklarında birtakım değişiklikleri tabii olarak gündeme getirmektedir. Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlarda bugün için sosyal adalet ve fırsat eşitliği bakımından üniversiteye sınavsız geçiş mümkün olmamakla birlikte giriş sisteminde aksayan tarafları giderecek, sınav stresini azaltacak, karmaşıklıktan uzak, daha yalın ve sade bir sistem için gerekli düzenlemenin Türkiye'ye kazandırılmasının kaçınılmaz olduğu da bir gerçektir.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın defaatle söylediği gibi, eğitim öğretimin bütün kademelerinde öğrenciler üzerinde sınav stresini azaltmanın gerekliliğini dile getiren Prof. Dr. Saraç, “Zira bunun eğitim öğretimin niteliği üzerinde olumsuz tesirlerini görüyoruz.” dedi.
“18 Puan Türünü Azaltmaya Gidiyoruz”
Prof. Dr. Saraç, şu değerlendirmelerde bulundu: “Şu an uygulanmakta olan giriş sistemi iki aşamalı olarak gerçekleştirilmekte. Sınavların ilki mart, diğeri haziran ayında ve toplam 5 gün sürmektedir. Neredeyse 4 aya yayılan bu durum lise eğitimini olumsuz etkilemektedir. Yeni düzenleme ile sınavı bir hafta sonunda başlayıp bitirmeyi planlamaktayız. Diğer önemli değişiklik ise puan türlerinde gerçekleşecek. Şu an var olan 18 puan türü aslında programların aradığı yeterlilikleri sağlamak açısından önemli bir işlev görmekte ise de bu kadar puan türü, yönetilmesi gereken süreci zorlaştırmakta. Ayrıca bazı programlar için aday havuzunu daraltmakta, buna ilaveten bazı puan türleri arasında da akademik farklılık, zaten çok az olarak ortaya çıkmakta. Bundan dolayı bu 18 puan türünü de azaltmaya gidiyoruz. Bunlar, çok az sayıda adayın girdiği dil puanı dışında temel olarak sayısal, sözel ve eşit ağırlık puan türleri olacak fakat her bir puan türünde temel Türkçe ve temel matematiğin katkısı bulunacak. Yeni sistemde önemli bir değişiklik de şu olacak, Türkçe ve matematik, bu sınavın merkezinde olacak.”
Prof. Dr. Saraç, “Üniversite eğitimine, bütün branşlardaki eksikliklerin olumsuz etkileri olmakla birlikte özellikle bu iki daldaki eksiklik, sonraki yıllarda telafisi en güç olanlarıdır. Bu, diğer müfredatın sorulmayacağı anlamına da asla gelmemelidir. Milli eğitim müfredatı daha önce olduğu gibi yine sınavda sorgulanmaya devam edecek.” vurgusu yaptı.
“Ailelerimiz ve Öğrencilerimiz, Asla Tedirgin Olmasınlar”
Üniversite sınavlarının milyonlarca kişiyi etkilediğine işaret eden Prof. Dr. Saraç, şöyle konuştu: “Milyonlarca öğrenciye ve ailelerine belirtmek isterim ki, ailelerimiz ve öğrencilerimiz, asla tedirgin olmasınlar, endişeye kapılmasınlar. Sorular, aynen eskisi gibi milli eğitim müfredatından sorulacak. Öğrencilerimiz, çalışma yöntemlerini değiştirmesinler, sadece sıkı sıkıya derslerine sarılsınlar. Yeni düzenleme ile sınavı öğrencilerimiz, aileleri, rehber hocaları ve bu sistemi yöneten bizler için daha yalın, daha sade ve daha sistemli, yönetilir hale getirmeyi hedefliyoruz. Yapmak istediğimiz aynen budur.”
Prof. Dr. Yekta Saraç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, tüm projelerde ve hedeflere yürüdükleri yolda desteğinden güç aldıklarını ifade ederek açılış töreninin Külliye’de gerçekleştirme imkanından onur duyduklarını dile getirdi.
Temel Bilimlere Üstün Başarı Sınıfı
Saraç, üniversiteye girişte bu yıl temel bilimlerin yüzde yüz başarıya ulaştığını belirterek, "Bu yıl temel bilimlere has üstün başarı sınıfları oluşturduk. Özel bir müfredatla farklı müfredatla farklı üniversitelerin hocalarından ders alacak bu sınıfın öğrencileri." dedi.
“Araştırma Üniversiteleri”
2017-2018 akademik yılı içinde öne çıkan başlığın, geçen yıl Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önemini vurguladığı “Araştırma üniversiteleri” olduğunu dile getiren Prof. Dr. Saraç, “Araştırma üniversiteleri, akademinin, genç kuşakları, ülke kalkınmasına kazandırması sürecinde, Cumhuriyet tarihimizde gerçekleşen kazanımların daha ileriye taşınması hedefimizin temel fazıdır.” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Saraç, şunları kaydetti: “Bilim ve teknoloji alanında yönlendirici olan, bilim ve teknoloji ithal eden değil, bilim ve teknoloji merkezleri iken cazibe alanı haline gelen üniversiteler için sistemli ve kararlı adımlar atıyoruz. Bu üniversiteler ülkemizin dünyada bağımsız duruşunun, mazlumu koruma azminin ve dünyayı daha iyi bir yer kılma arzusunun mihenk taşı olacaktır. Bugün ilan edilecek, 10 araştırma üniversitesi ve motivasyon kaynağı olacak 5 aday araştırma üniversitesi, ülkemizin geleceği için önem taşıyan projenin ilk büyük adımdır.”
Prof. Dr. Saraç, “araştırma üniversitesi” kavramına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Araştırma üniversitesi, misyonunu ve stratejik yol haritasını belirlemiş ve üniversitenin çalışma disiplinini bu plana uygun biçimde yürütebilen bir kurumdur. Bu süreçte üniversite, yalnızca araştırma başlığında mükemmeliyeti amaçlamaz, eğitim ve bilginin üretimi, aktarımı ve paylaşımında da en iyiyi hedefler. Üniversite öğretim üyesi ders dışında da araştırma faaliyetlerine öğrenci dahil ederek eğitimin kapsamını ve katkısını artırır.”
Doktora eğitiminin önemine de vurgu yapan Prof. Dr. Saraç, “Daha iyiyi hedefliyorsak, dünya bilim tarihinde bir iddiayı sürdürüyorsak iyi bir doktora eğitimini, bu eğitimde çeşitliliği ve bilim üretiminde etkin üniversitelerin standartlarını uygulamak zorundayız.” dedi.
Öğrenci ve Hoca Birlikte Ödüllendirilecek
YÖK olarak bu ödüllerde de bir yeniliğe gittiklerini kaydeden Saraç, hoca-talebe ilişkisine dikkat çekmek, bu konuya ehemmiyet verildiğini göstermek için, doktora öğrencisinin ve danışman hocasının birlikte ödüllendirilmesinin kararlaştırıldığını vurguladı.
Prof. Dr. Saraç, kurumsal alanda ise “Topluma Hizmet”, “Uluslararası İşbirliği”, “Üniversite-Sanayi İşbirliği” ile “Yerel Kalkınmaya Katkı” olmak üzere dört kategoride ödül verileceğini belirtti.
Prof. Dr. Saraç, tüm ödüllerin diğer çalışmaları ve iş birliklerini teşvik etmesini diledi.
“Akademimiz hızla değişen dünyanın yaşadığı zorlukların aşılmasında, ülkemizin kalkınma yolundaki ciddi gayretlerine destek olma konusunda kararlıdır. Bu konuda da devletimizin tüm kurumlarına desteğe hazırız.” ifadesini kullanan Prof. Dr. Saraç, sanayi ile iş birliğini geliştirme, insanlığın sorunlarına çözüm üretme, bilim ve teknolojinin sayılı merkezleri olma iddiasındaki üniversitelerin çoğaldığını görme temennisinde bulundu.
2017-2018 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni’nde Konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezinde düzenlenen “2017-2018 Akademik Yılı Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmada, geçen yıl başlatılan bu etkinliğin artık her yıl devam edeceğine olan inancını dile getirerek yeni akademik yılın tüm akademisyenlere ve öğrencilere hayırlı olmasını diledi.
Bir önceki akademik yıl açılışında üstünde durduğu bir başka konunun da Yükseköğretim Kalite Kurulu oluşturulmasına yönelik ihtiyaç olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugün tüm bu konularda önemli bir mesafe kat edildiğini memnuniyetle görüyorum. Misyon farklılaşması ve ihtisaslaşma projesi kapsamında araştırma üniversitelerinin belirlenmesiyle ilgili çalışma tamamlanmış durumda. Şimdi sizlere araştırma üniversitesi olarak tespit edilen 10 üniversitemizi alfabetik sıraya göre açıklamak istiyorum, Ankara Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Gebze Teknik Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi.
Bu alanda yedek olarak belirlenen üniversiteler de şunlardır: Çukurova Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi. Asıl ve yedek olarak isimlerini saydığım bu araştırma üniversitelerimize yükseköğretim alanındaki hedeflerimize ulaşma konusunda çok büyük görevler düştüğünü bir kez daha hatırlatmak istiyorum.”
“Üniversitelerden Tek Bir Talebimiz Var”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Yükseköğretim programları ve kontenjanlarıyla meslek yüksekokullarının planlamasının artık YÖK'ün koordinasyonunda belirlenecek olmasının, bu hususlarda yaşanan sıkıntıların önüne geçeceğine inanıyorum. Her dönemde sözü edilmesine rağmen bir türlü arzu ettiğimiz seviyeye ulaşmayan üniversite- özel sektör iş birliği için de önemli adımlar atılıyor. Fen ve mühendislik alanlarındaki iş yeri eğitimlerinin teşviki için meslek yüksekokullarının organize sanayi bölgelerinde de kurulabilmesinin önü açıldı. Aslında bunlar 15-20 yıl önce bizim gündeme taşıdığımız konulardı fakat bu kadar gecikmeyle maalesef açıldı.
Teknoloji transfer ofislerinden ücretli araştırma izinlerine ve doktora sonrası araştırmacı istihdamına kadar gelişmiş ülkelerdeki pek çok düzenleme ülkemize de böylece kazandırılmış oldu. Bu çalışmaları gerçekleştiren Yükseköğretim Kurumumuz ile sürece katkı veren ilgili tüm bakanlıklarımıza teşekkür ediyorum. Üniversitelerimizin diğer sorunlarının çözümü için de gereken adımları atmaya hazırız. Bunun karşılığında üniversitelerimizden tek bir talebimiz var, o da bilim üretmeye hız vermeleri ve ülkemizin kalkınmasına daha fazla katkı sağlamalarıdır. YÖK'ün üniversitelerimizin bilimsel performanslarını objektif olarak ortaya koymak suretiyle bu konuda hükümeti ve kamuoyunu bilgilendirmesi, çalışmaların daha sağlıklı yürütülmesini sağlayacaktır.”
“Ne Yapıp Edip, Eğitim Öğretim Meselesini Çözmek Mecburiyetindeyiz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Demek ki burada bir sıkıntı var. Milli Eğitim Bakanımızla bu meseleyi konuştuk, 'gerekli tespitler derhal yapılacak ve tedbirler alınacak' dediler. Eğitim öğretimde istediğimiz neticeyi alamadıkça, tabii olarak yeni arayışlar içerisine giriyoruz. Bu da ayrı bir eleştiri konusu oluyor. Sınav sistemlerini defalarca değiştirdiğimiz halde hala öğretmenlerimizi de öğrencilerimizi de velilerimizi de memnun edecek bir sonuca ulaşamadık. Biz, bütün bu olaylara 'iki kere iki, dört' demek suretiyle bir matematik olarak bakamayız, sosyolojik bir olaydır. Bunu bu şekilde ele almak mecburiyetindeyiz. Bir toplumun inşası burada söz konusu.”
“Öğretmen Kalitemizin Yükseltilmesine Yönelik Çalışmalara İhtiyacımız Olduğu Açık”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, üzerinde önemle durmaları gereken konulardan birinin de öğretmenlerin niteliği meselesi olduğuna işaret ederek YÖK'ün temel bilimlerde, yani matematik, fizik, kimya ve biyoloji alanlarında ülkenin en başarılı öğrencilerini bir araya toplayarak, onlara üstün nitelikli eğitim verme projesinin, bu doğrultuda atılmış bir adım olduğunu bildirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak bunun ötesinde özellikle öğretmen kalitemizin yükseltilmesine yönelik çalışmalara da ihtiyacımız olduğu açıktır. Milli Eğitim Bakanlığı ile iş birliği içinde bu hususun masaya yatırılması ve etkin bir eylem planı ortaya konması şarttır.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitim ve öğretim konusunun önemine vurgu yaparak, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Eğitim-öğretim meselesi öyle önemlidir ki Türkiye'yi dershaneler ve kolejlerde yetiştirdikleri kişiler üzerinden teslim almaya teşebbüs eden örgütlerin saldırılarına dahi bu ülkede maruz kaldık. 15 Temmuz, daha öncesinde 17-25 Aralık işte böyle bir organizasyonunun ürünüdür. Türkiye'nin en parlak beyinlerini eğitim ve öğretimin cazibesini kullanarak devşirip, zihinlerini kendi ülkesine ve milletine karşı kullanacak derecede iğdiş eden bir örgüte karşı en büyük mücadeleyi vereceğimiz yer yine aynı alandır. Çocukları tarihlerinden, kültürlerinden, medeniyetlerinden uzak tutmaya yönelik eğitim öğretim anlayışı bu tür arızalar doğurmaya mahkumdur. Biz çocuklarımıza doğruyu göstermezsek birileri gelip kendi hain emellerini o doğruların yerine koymaktan çekinmezler.”
“Almanya’da Yaptığınız Seçimde Bizi Niye Kullanmaya Çalışıyorsunuz?”
Batıdaki ziyaretlerinde kimsenin “Doğu Almanya- Batı Almanya ayrıldığında 500 bini aşkın, 600 bine yakın memur görevden alındı, sizin ki ne ya.” demediğini aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:
“Kaldı ki biz bir darbe ile karşı karşıya kalmışız. Almanya'da normal bir ayrışma olmuş. Bunları kimse gündeme getirmiyor. Bunların tek amacı ülkemize ve milletimize zarar verecek malzeme üretmektir. Almanya'da bir seçim oldu, bizde de bir referandum oldu. Bu referandum sürecinde Türkiye'ye nasıl saldırdıklarını gördünüz. Şimdi kendi seçimlerinde bize saldırıyorlar. Ya seçimin bizimle ne alakası var? Almanya'da seçim yapıyorsunuz. Almanya'da yaptığınız seçimde bizi niye kullanmaya çalışıyorsunuz? Ne oldu? Şimdi hükümet kuramayacaklar, bak göreceksiniz. Bu da birkaç aylarını alır. En az birkaç aylarını alır. Hollanda saldırdı, saldırdı hala hükümet kuramıyor. Niye? Dürüst siyaset, dürüst politika... Bu çok önemli. Zannediyorlar ki biz Türkiye'ye vurursak çok puan alırız, netice alırız. İşte alamıyorsunuz ve alamayacaksınız da ve kaybedeceksiniz. Ama biz dürüst siyaset yapmaya devam edeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya'daki seçimlere değindi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Zihinlerini ya bir terör örgütünün ya da başka bir gücün emrine vermiş olanlarla, ne eğitimi ne adaleti ne de başka bir meseleyi konuşma, müzakere etme imkanı bulamazsınız. Elinde sadece çekici olan, her şeyi çivi gibi görür. Bunların da ellerinde sadece ihanet çekici olduğu için sürekli Türkiye'ye ve Türk milletine zarar vermek için uğraşıyorlar. Meydanı bunları bırakmadık, bırakmayacağız. Büyük ve güçlü Türkiye yolunda çalışmayı sürdüreceğiz.” ifadelerini kullandı.
Küresel ve bölgesel ölçekte eşine yüzyılda rastlanabilecek bir dönüşüm sürecinden geçildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, çevrede yaşanan tüm insani krizlere, çatışmalara, istikrarsızlıklara rağmen kendi hedefleri doğrultusunda yola devam ettiklerini söyledi.
“Elinde Sadece Çekici Olan, Her Şeyi Çivi Gibi Görür”
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Zihinlerini ya bir terör örgütünün ya da başka bir gücün emrine vermiş olanlarla, ne eğitimi ne adaleti ne de başka bir meseleyi konuşma, müzakere etme imkanı bulamazsınız. Elinde sadece çekici olan, her şeyi çivi gibi görür. Bunların da ellerinde sadece ihanet çekici olduğu için sürekli Türkiye’ye ve Türk milletine zarar vermek için uğraşıyorlar. Meydanı bunları bırakmadık, bırakmayacağız.” diye konuştu.
IKBY'deki Tartışmalı Referandum
Suriye ve Irak başta olmak üzere dört bir yanda yaşanan çatışmaların ateşinin Türkiye'ye sıçramasını engellemekle kalmadıklarını, oradaki mağdurlara da sahip çıktıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir süredir yeni bir krizle karşı karşıya olunduğunu belirtti.
Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'nin, 7 Haziran'da duyurduğu bağımsızlık referandumunu yapmakta ısrarcı davrandığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, referandumun mevcut Irak anayasası bakımından hiçbir hükmünün olmadığına işaret etti.
“Vanayı Kapattığımız Anda İş Bitti”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Şimdi yaptın. Neymiş? Yüzde 92 ile onaylanmış. Bunun bir kıymeti var mı? Senin bağımsızlığını kim kabul edecek? İsrail. Dünya İsrail'den ibaret değil ki. Kosova'yı 114 ülke kabul etti ama hala Kosova dünyada maalesef devlet olamadı, hala sıkıntı içinde. BM'de Cumhurbaşkanı ile görüştük. Ne olur? 'Siz İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanısınız. Diğer Müslüman ülkelere de söyleyin de onlar da desteklesinler. Böylece devlet olma yolundaki gerekli oy sayısına ulaşalım.’
Ey Kuzey Irak, sen bir İsrail'le neyi elde edeceksin? Bunlar siyaseti de bilmiyorlar. Devlet nasıl olunur, bundan da bihaberler. Ama sadece 'Biz yaptık oldu' demekle olacağını zannediyorlar. Olmayacak, olamaz zaten.
Şimdi biz yaptırımlarımızı uygulamaya başladığımız andan itibaren zaten ortada kalacaksın. Bir vanayı kapadığımız anda iş bitti. Bütün geliri ortadan kalkıyor. Tırlar Kuzey Irak'a çalışmadığı anda bunlar yiyecek, giyecek bulamayacaklar. Öyle bir duruma gelecekler. Niye? Mecburuz, yaptırım. O zaman bunlara İsrail, nereden, neyi, nasıl gönderecek? Buyursun göndersin.”
“Bu Karar Açıkçası Ülkemize İhanettir”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, IKBY'nin referandumuna değindi. Türkiye'nin, durumu değerlendirip ona göre hareket edeceğini belirten Erdoğan, “Açıkçası biz son ana kadar Barzani'nin böyle yanlışa düşeceğine ihtimal vermiyorduk. Demek yanılmışız. İlişkilerimizin tarihteki en iyi seviyesinde olduğu bir dönemde, önceden hiçbir danışma ve görüşme yapılmadan alınan bu karar, açıkçası ülkemize ihanettir. Sen orada huzur içinde yaşıyordun. Bir eyalet devleti olarak bunu sürdürüyordun. Aynı şekilde sürdür. Ne gerek var bu tür yollara girmene.” diye konuştu.
Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve özellikle o bölgede yaşayan halkaların tercihinin saygılı bir biçimde korunması gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
“Referandumu Kuzey Irak yönetimi gerçekleştiriyor, tek desteği İsrail veriyor. Daha sandıklar açılmadan kutlamayı PKK'lılar yapıyorsa orada masumiyet de meşruiyet de yoktur. Bu böyle bilinsin. Nasıl ve hangi şartlarda fiiliyata geçirildiği meçhul olan bu referandumla ilgili açıklanan katılım oranı da çıkan sonuçlar da şaibelidir. Çünkü yapılan iş şaibeli. Özellikle Türkmen ve Arap nüfusun çoğunlukta olduğu yerlerde nüfus kayıtlarının imhasından zorla göçe kadar her türlü hukuksuzluğun yaşandığı bir sürecin ardından yapılan bu referandumu meşru kabul etmek mümkün değildir.”
“Gelin Bu Oyuna Düşmeyin, Kendinizi Kullandırtmayın”
Kendi ülkelerindeki çok parçalı yapıları bütünleştirmek için uğraşanların, bölgedeki binlerce yıllık birliktelikleri parçalamaya çalışarak asıl niyetlerini ele verdiklerini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bölgemizde ayrılıkları teşvik edenler, eğer bölünme, parçalanma, küçülme iyi bir şeyse önce bunu kendi topraklarında tatbik ederek dünyaya emsal teşkil etmelidir. Ama böyle bir niyeti ve çabayı asla göremezsiniz. Buradan Irak'taki ve Suriye'deki tüm aklıselim sahibi kardeşlerimize sesleniyoruz. Gelin bu oyuna düşmeyin. Gelin kendinizi kullandırtmayın. Bugün sizi kışkırtanlar yarın çekip gidecekler. Unutmayın. Ama bizler inşallah binlerce yıl birlikte yaşamaya devam edeceğiz. Bugünün hırsı için yarınlarınızı heba etmeyin. İsrail bayraklarının orada dalgalanması sizi kurtarmaz, bunu bilesiniz. Şu anda bunların durumu aynen deve kuşunun haline döndü. Çünkü tarihte elimizde belgeler var bunlarla ilgili. Şimdi onlar meydana çıktı. Dolayısıyla bu belgeler bu vesileyle çok açık net artık müzakere edilmeye ve gündeme gelmeye başlayacak.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin gücü ve imkanlarının bu tür tehditlerle mücadele etmeye ziyadesiyle yeterli olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu yol kapandığında elimizdeki imkanları kullanmaktan asla tereddüt etmeyeceğiz. Ülkemizi Suriye'de oyaladıklarını, dolayısıyla Irak'la ilgilenemeyeceğini sananlar, bizim en zor zamanımızda dahi gerektiğinde yedi düvelle mücadele edebilecek gücümüzün olduğunu unutmasınlar. Ekonomik yaptırımlardan askeri seçeneklere kadar tüm ihtimaller şu anda masadadır. Hava sahaları, kara, hepsi masadadır. Bütün bu opsiyonlar şu anda masada görüşülmektedir. Umut ediyorum ki bunların hiç birine gerek kalmadan Kuzey Irak yönetimi aklını başına alır ve bu sonu karanlık olandan, maceradan vazgeçer.”
KAYNAK: AA
YÖK Başkanı Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç’ın konuşma videosu için tıklayınız.