Üniversitemizde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi ve Kadın ve Aile Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (HÜKAM) işbirliğine “Kadın ve Sanat” konulu söyleşi gerçekleştirildi.
Dünyanın en prestijli orkestraları arasında bulunan Berlin Filarmoni Orkestrası’na asil üye olarak kabul edilen ilk Türk sanatçı Hande Küden, Hitit Üniversitesi’nin, sosyal medya platformlarından Youtube kanalında canlı olarak yayınlanan “Kadın ve Sanat” konulu söyleşiye katıldı.
Sanatçı Küden, Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Nurcan Baykam ve Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ömer Can Satır’ın katıldığı söyleşide, 9 yaşında başladığı müzikal yolculuğunu anlattı.
2016’da Alman Senfoni Orkestrası’nın konzertmeister yardımcılığını kazanan ve 2019 yılında Berlin Filarmoni Orkestrası’nın sınavlarını geçtikten sonra 138 yıllık tarihinde Berlin Filarmoni Orkestrası’na Türkiye’den kabul edilen ilk keman sanatçısı Hande Küden, söyleşide, müzikal yolculuğuna başlama serüveninde, 9 yaşında başladığı keman eğitiminde öğretmenin rolüne dikkati çekti.
“Çok şanslıydım ki çok iyi bir öğretmene denk geldim” diyen Hande Küden, şöyle konuştu:
“Şimdi bu kadar öğrendiğim, bildiğim, disiplinli olmam, sıkı çalışmam, öğretmenden öğretilen şeyler. Tabii ki yetenek dediğimiz şeyde olması gerekir ama onların yanı sıra öğretilen şeylerin hiçbirini insan kendi kendine yapamaz. Mutlaka başında bir insanın olması gerekiyor. Düzenli çalışma saatleri, aynı şeyi defalarca tekrarlamak, kas hafızası dediğimiz elimizdeki o hafızayı geliştirebilmek, bunların hepsi çok iyi bir öğretmenin benimle ilgilenmesi sonucu gerçekleşmiştir.”
Sanatçı Küden, keman eğitimine başlamadan önce, 8 yaşında çocuk korosunda bulunduğunu, kendisini ilk keşfeden kişinin ana sınıfı öğretmeni olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Bu serüvene başlama nedenim, ana sınıfı öğretmenimin kulağımın iyi olduğunu söylemesiydi. ‘Güzel şarkı söyleyebiliyor, müzik yeteneği var herhalde’ deyince, annemler bu sözleri dikkate alarak beni çocuk korosuna yazdırmışlardı. Çocuk korosunda söylerken de bir konserde sahnede ilk defa keman görmüştüm. Sesi çok güzeldi. Adını bile bilmiyordum. ‘Ben de yapabilir miyim’ diye sordum. Kemanın sesi beni çok etkiledi. Ondan sonra anneme ‘ben de çalmak istiyorum’ dedim. Onlar da beni konservatuvara yönlendirdiler. Çok şanslıydım, Rus kökenli Daniya Kaynova ile 11 sene boyunca disiplinli süreçten geçtim. Sabah odaya girip akşam odadan çıkıyordum. Bu 9 yaşındaki çocuk için ekstrem bir şeydi.”
“Anneme, (keman çok zormuş kızınız piyano çalsın denmişti)’’
Keman sanatında başarılı olmasında, enstrümanı çok sevmesinin de etkili olduğunu vurgulayan Küden, “O kadar çok severek başladım ki bence bu en büyük etkenlerden biri oldu. Günümüzde görüyoruz, aileler çocuklarını yönlendiriyorlar ama çocukların ne istediğini bilip bilmeden yönlendiriyorlar. Çocuğum şunu da yapsın, spora da gitsin gibi… Halbuki çocuk gerçekten kendisi ne istiyor? Mesela ben gerçekten istediğim şeyi seçebildiğim için şanslıydım. Giriş sınavından sonra anneme verilen tavsiye şuydu; keman çok zormuş kızınız piyano çalsın denmişti. Annem bana bunu söylediğinde, ben ‘keman çalmak istiyorum’ dedim. Piyanonun sesi beni etkilemedi. İnsan, gerçekten içinden gelen istekle başlaması lazım. Öbür türlü sadece çocuk bir yere kadar zorlanır ama istenilen noktaya gelemez. Sevmeden yapılması zor bir iş.”
“Çok hırslıydım açıkçası” ifadesini kullanan Küden, “Etrafındaki çocuklara, kemancılara bakıp ‘o bunu çalıyor ben de çalabilirim, ben de zor parçalara erişebilirim’ diyordum. Ama bu Ahmet’in, Mehmet’in isteğiyle, zorlamasıyla yapılamazdı” diye konuştu.
Lisans eğitimi öncesinde, orta öğretim ve konservatuar eğitiminde yarışma serüvenlerine nasıl yönlendirildiğine ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Küden, “Hocamın beni desteklemesiydi. O bana, evinde hiçbir karşılığı olmadan beni tekrar tekrar çalıştırabilecek insandı. Yarışmalardaki en büyük motivasyonum, bir den fazla insanın arkamda durmasıydı. Hem ailem destekledi hem öğretmenim hem öğretmenimin eşi destekledi. Bunlar tek başına yapılacak şeyler değildi” şeklinde konuştu.
Yurt dışı tahsili ve kariyer sürecine ilişkin soru üzerine de Küden, öğretmeninin kendisine sürekli yurt dışında eğitimine devam etmesi gerektiği yönünde telkinde bulunduğunu belirterek, “Öğretmenimin büyük etkisi oldu, benim yurt dışında okuma isteğimde. İki ülke arasında gidip geliyordum, ‘Almanya mı, ABD mi’ diye. Bu kararı vermem de Türkiye’ye gidip gelme olanağı olmasını istemem de etkili oldu. Bunun yanı sıra çok güzel konserlerin olduğu Almanya’da 7 tane farklı orkestrasının bulunması da önemliydi” ifadesini kullandı.
“Hiçbir sınıflandırılmanın olmadığı açık ve köşesiz bir yerdeyim”
İzleyicilerin sorularını da yanıtlayan Hande Küden, Almanya’da Berlin Flarmoni’de kadın müzisyenlerin bulunmasına karşı bir duruş olduğu hatırlatılarak, söz konusu orkestradaki kadın müzisyenlere yaklaşımın nasıl olduğu yönündeki soru üzerine, şunları söyledi:
“Orkestradaki hamile olan kadın müzisyenlerin izne ayrılması sorun oluşturduğu için böyle bir yaklaşım daha önce varmış. Şu günlerde pratik olan şeyler, insanların kafasında çok büyütülüyordu. Şu an çok normal bir diyeceğimiz bakış açısı var. Bir kadın olarak hiç farklı hissetmedim. ‘Hande kadın, o Türk’ gibi hiçbir sınıflandırılmanın olmadığı, kalıplara konulmadığı, açık ve köşesiz bir yerdeyim. Dolayısıyla ben hiçbir şekilde zorluk yaşamadım. Hiçbir şekilde sınıflandırılmadım. Kötü amaçlı yapılan küçükseme, ayrıştırma, sınıflandırma o tarz şeylerle hiçbir şekilde karşılaşmadım. Bu konuları aşmış bir ülke. Türkiye için de bunu diliyorum.”
Başka bir izleyicinin, “Bir enstrümanı çalmak aynı zamanda onun yapısını da öğrenmektir. Özellikle keman seçiminde nelere dikkat etmeliyiz” şeklindeki soruyu yanıtlayan Küden, keman seçmenin çok zor olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
“Önce kemanın sağlığına, ağacına bakılmadır. Eski bir kemansa, kemanın ortasında, özellikle can direğinde çatlak varsa o kemanı katiyen almayın. Böyle bir kemanın ömrü çok uzun sürmez. Kenarında çatlak var, f deliğinden bir parça sıyrılmıştır, bunlar sesi etkileyecek durumlar değil. Ödünç aldığım 2 milyon avroluk sağlıklı bir keman vardı. Ama bu keman benim şu anda kullandığım modern kemanımdan daha iyi değil. Sertifikalı olması önemli. Fiyatlar uçuk. 2016 yılından beri luthiere Patrick Robin yapımı keman kullanıyorum, çok mutluyum. 2016 mı, 1916 mı? 1816’da yapılmış kemanın sesi bambaşka tınlıyor. Yani 200-300 senelik, eski olanla benimkini karşılaştırdığınız zaman tabi ki büyük fark var. Eğer öğrenci olarak başlıyorsanız aşırı pahalı keman almanızı tavsiye etmem. Türkiye’de çok iyi yapımcılar var. Adı daha bilinmemiş, belki de tanınmamış keman yapan iyi luthierler var.”
“Rus bestecileri hissederek çalıyorum”
Hande Küden, “En çok hangi eserleri çalmaktan hoşlanıyorsunuz” sorusuna da “Açıkçası her şeyi çalmaya çalışıyorum. Tabii ki bazı bestecileri daha çok içimden gelerek, hissederek çalıyorum. Onlar da daha çok sanırım Rus besteciler diye düşünüyorum. Çaşykoski’nin konçertolarını çok severek çalıyorum. Benim için buraya geldiğimde, geliştirmem gereken besteciler Beethoven ve Brahms oldu. Bu büyük Alman bestecileri yerinde öğrenmek, bana çok daha sağlıklı geldi” şeklinde yanıt verdi.
“İnanılmaz müzisyenler tanıyorum, notaya bakarak çalıyorlar”
“Müzik eğitimi alan ve enstrüman çalışan öğrenciler için müziksel işitme, duyum ve kuram öneminden bahseder misiniz” şeklindeki soru üzerine de Hande Küden, şunları söyledi:
“İlk sınava girdiğimizde bize duyma testi de yaptılar. Herhangi bir ritmi hatırlayabilmek önemliydi. Tabi ki bunlar önemli. Ezberleyemeyen insanlar var. Enstrüman iyi çalındığı sürece bunlar da önemini kaybediyor. İnanılmaz müzisyenler tanıyorum, notaya bakarak çalıyorlar. İlla ezbere çalmak, özellikle modern eserlerde o kadar da önemli değil.”
“Türkiye’deki konservatuarlar, dünya ile yarışabilecek müzisyenler yetiştirebiliyor mu” şeklindeki soruya da yanıt veren Küden, “Türkiye’de yetişen çok çok iyi nesil var. Yetişen iyi kemancılar var. Bence Türkiye önümüzdeki 5-10 yıl içinde böyle devam ederse konservatuarlarda Avrupa’da eğitimlerini tamamlarlarsa çok iyi müzisyenler ortaya çıkacaktır. Ama Türkiye ile Almanya’yı yarıştırmaktansa bu iki kültürü nasıl karıştırabilirsiniz, bu bence daha önemli” ifadesini kullandı.
“26-27 yaşına kadar yaptığım çalışmanın meyveleri yiyorum”
Bir izleyicinin, “Kemanı, müziği bırakmayı düşündüğünüz bir an oldu mu” sorusu üzerine ise sanatçı Küden, şöyle konuştu:
“Bırakmayı düşünmedim tabi ki ama zorluklar oldu. Hep başarı kazandım, her şey yolunda gitti, tabi ki öyle değil. Mutlaka problemler oldu, zorlandığım, çalamadığım eserler oldu. Nasıl, başka bir hocadan öğrenebilir miyim diye düşündüm hep. Bunun altında yatan bir neden vardır, bir şeyi yapamıyorsak. Kemanı bırakmayı değil kemancı olmasam ne olurdum diye düşündüm. 7 saat bir odada berabersiniz sosyal aktiviteniz sadece kemanla olan çalışmanız. Bunlar kolay saatler değil ama bunu yaparsam gelecek iyi olacak diye düşünüyorsunuz. Şu an yapmam gerekiyor diye düşünüp, her gün 6-7 saat keman çalışmıyorum, 26-27 yaşına kadar yaptığımı çalışmanın meyveleri yiyorum.”
“Hayalim, sokak çocuklarının bir enstrüman çalacağı sistemi oluşturmak”
Söyleşide, bir izleyici de “En büyük hayaliniz bundan sonrası için ne olabilir? Ülkemiz için gerçekleştirmek istediğiniz projeniz bulunmakta mıdır” şeklinde soru yöneltti. Küden, bu soru üzerine, şunları kaydetti:
“Bundan sonraki hayalim, kendim için bir hayalim yok başkaları için hayallerim var. Bundan 5-10 sene sonra sadece Hande değil Ayşe, Ahmet, Mehmet gibi kemancıların da olmasını diliyorum, Berlin Flarmoni’de. Bunun imkansız olmadığını gösterdiğimi de düşünüyorum. Onun haricinde Türkiye’de yapmak istediğim konser planlamalarım var, oda müzik orkestrası projelerim var. Bir de sokak çocuklarının keman veya bir enstrüman çalacağı sistemin oluşturulması. Mesela, Venezüella’da çocuk hapishanedeki çocukları toplayıp hepsine enstrüman öğretiyorlar. Onlardan bir tanesi şu anda Berlin Flarmoni’de çalıyor. 15 yaşında başlamış, 17 yaşında Berlin Flarmoni’yi kazanıyor. Bu inanılmaz bir yetenek ama o çocuk burayı kazanıyor ki bizim çocuklarımız da kazanabilir.”
Sanatçı Küden son olarak, Berlin Flarmoni’ye kabul sürecine ilişkin soru üzerine de “O süreci kolaylaştıran şey, daha önce başka yerden çalışmış olmamdı. Kolay orkestra değil çünkü haftada üç kez konser çalan orkestraydı. Üç konser de önemli. Gerçekten üç konseri canla başla çalan orkestra. Bana bu kondisyonu daha önce yapmış olduğum Alman Senfoni Orkestrası’nın konzertmeister yardımcılığı sayesinde bunun üstesinden geldiğimi düşünüyorum.”
Sanatçı Küden, söyleşide, sözlerini, “İyi kötü, yanlış doğru hayatınızda ne kadar çok deneyim yaşıyorsanız bence bunların hepsi altın değerinde. Bunlardan bir şey öğrenip ders almak inanılmaz bir şey. Negatif olarak gördüğünüz şey, yıllar sonra pozitif bir şeye dönüşebilir” şeklinde tamamladı.
Prof. Dr. Baykam: “Amacımız, fırsat verilirse kadının neler başarabileceğini paylaşmaktı”
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nurcan Baykam da sanatçı Hande Küden’i ağırlamaktan büyük mutluluk duyduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Bu özel günde, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde bir kadın, başarı öyküsünü bizlerle paylaştı. Çok teşekkür ediyoruz. Evet çok özel gün, çok da özel günler yaşıyoruz. Pandemi döneminde kadın, erkek, çocuk demeden bütün dünya bambaşka günler yaşıyoruz. Bugünlerde bizleri en fazla düşünen sağlık çalışanlarının dünya kadınlar günün kutluyorum. Ardından da bütün kadınlarımızın dünya kadınlar gününü kutluyorum. Birçok sorunların, fırsat eşitsizliklerine dayalı problemlerin, kadına şiddetle ilgili hala bizi derinden üzen konuların gündemde olmasını, duyarlılık, farkındalık artırılmasını hedefliyoruz. Esas bugün burada Sevgili Hande’yi ağırlamamızın nedeni bir kadın başarısını, eğer fırsat verilirse bir kadının neler başarabileceğini hep birlikte sizlerle paylaşmaktı.”
Doç. Dr. Ömer Can Satır da sanatçı Hande Küden’in, Hitit Üniversitesi öğrencileriyle buluşmasının kendileri için büyük bir onur ve mutluluk kaynağı olduğunu vurgulayarak, “Hande Küden’in, çok genç yaşta büyük başarılar sığdırdığını görüyoruz. 9 yaşında konservatuara geçişi ve ardından yurt dışı geçmişi. Yine birçok yarışmadan dereceler elde etmesi, başta Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve yurt dışında müzisyenler için dikkat çeken bir müzik başarısı var. Bu buluşma öğrencilerimiz için, bizim için hepimiz için çok önemli” ifadesini kullandı.