Hitit Üniversitesi tarafından düzenlenen “II. Uluslararası Türkistan’dan Anadolu’ya İrfan Geleneği: Abdal Ata Sempozyumu “ gerçekleştirildi.
Hitit Üniversitesi Meslek Yüksekokulları Kampüsü’nde düzenlenen sempozyumun açılışında konuşan Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Müdürü ve Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Zekeriya Işık, “Bugün, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlana ve Koyunbaba’nın kucaklayıcı anlayışına ihtiyaç var” dedi.
Doç. Dr. Zekeriya Işık, Türkistan, Horasan, Irak’tan Anadolu’ya, Balkanlar’a kadar uzanan irfan geleneğinin 13 ve 14. yüzyıllarda dini ve manevi olduğu kadar siyasi, askeri, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmeler üzerinde de belirleyici bir etkiye sahip olduğunu söyledi.
İrfan geleneğini temsil eden Türkmen ata, baba, şeyh ve dervişlerinin “Fütüvvet ve Melamilik” ile olan güçlü bağın oluşmasında rol oynadığını dile getiren Doç. Dr. Işık, “Onlar fethedilen gerçek manada bir Türk yerleşkesinin nihayetinde yurduna dönüşmesinde etkili oldular. Bugün onlar tekke, zaviye, türbeleri, mescit, cami, medrese, kütüphane, çeşmeleri, dini ve tasavvufi eserleri ve dahi mesajlarıyla gönüllerimizde ve zihinlerimizde yer tutmaktadır” dedi.
Işık, konuşmasında; bugün modernitenin ayrıştırdığı, dağıttığı, kutuplaştırarak çatıştırdığı farklılıkları bir tehdit olarak görmek suretiyle aynılaşmayı dayattığı, din, inanç, gelenek ve örf namına yerel öğeleri çağ dışılıkla damgalayarak itibarsızlaştırdığı, saf dışı bıraktığı bir dönemde olunduğuna dikkat çekti.
“Modern insanın bütün varlığa, kendi ırkına dahi acımayacak kadar insafsızlaştığı bir çağdayız”
İnsan egosunun hormonlu bir şekilde beslendiği, suni, orantısız, kibir ile ilahi ve beşeri nizamın üstünde kendisine roller biçtiği arızi bir dönemde olduğumuzu dile getiren Doç. Dr. Zekeriya Işık, "Kadim erdemlerin yok sayıldığı tüm alemin, insanın sonsuz ve sınırsız hazlarına, ihtiraslarına hasredildiği, öyle ki aç gözlülükte modern insanın bütün varlığa, kendi ırkına dahi acımayacak kadar insafsızlaştığı bir çağdayız. Tüm patolojik arızalı anlayışın hayatı kuşattığı, adına rasyonel, pratik, pragmatik, diplomatik ve benzeri şekillerde ifade edilen etik ve ahlaki temelden yoksun bir takım yaklaşımlarla meşrulaştırılmaya çalışıldığı talihsiz bir zamandayız. Böylesi bir zamanda ve durumda Yunus Emre ile vücut bulan yaratılanı yaratanından ötürü seven, yetmiş iki milleti bir nazar gören, Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli’nin aslan ile ceylana aynı zaman ve mekanda adalet ve hakkaniyet şemsiyesi altında hayat bulunduran, Mevlana’nın kurulu düzene meydan okuyan, tüm dünyevi sınıfları ve sınırları kaldırarak ’ne olursan ol yine gel’ diyen, Koyunbaba’nın ’dirlik odunu yakın, geleni gideni hoş tutun’ himmetiyle güçlü bir şekilde ortaya konulan temelinde aşk ve sevgi bulunan bu birleştirici, kucaklayıcı ontolojik ve epistemolojik anlayışa olan ihtiyaç ortadadır. Bununla birlikte söz konusu irfan geleneğimizin emek, alın teri, zanaat, fedakarlık, paylaşmak, helal kazanmak, ahlaklı olmak gibi erdemlerinin işlenmesine de ziyadesiyle ihtiyaç olduğu da gözden kaçırılmamalıdır" diye konuştu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanı Alirıza Özdemir de Anadolu'nun Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında, asayiş ve iskan konularının çözülmesinde, imar faaliyetlerinde ve toprakların şenlenmesinde şeyh ve dervişlerin öncü rol oynadığını, Abdal Ata'nın da bunlardan biri olduğunu anlattı.
Özdemir, Başkanlık olarak Alevi Bektaşi tarihinin şemsiyesi altında toplanmış olay, olgu ve şahsiyetleri araştırmak, Türk tarihindeki yerlerini ortaya koymak ve yarına aktarmak amacıyla pek çok panel, konferans ve sempozyum düzenlediklerini kaydetti.
Çorum Belediye Başkanı Dr. Halil İbrahim Aşgın ise bilinen ilk yazılı barış antlaşmasını imzalayan Hititlere ev sahipliği yapmasından dolayı Çorum'un barış ve kardeşliğin şehri olduğunu söyledi.
Çorum'un her mahallesinde bir yatır ve türbe bulunduğuna dikkati çeken Dr. Aşgın, bunun gibi daha birçok sempozyum düzenlenerek manevi şahsiyetlerin gelecek nesillere aktarılması gerektiğini ifade etti.
Çorum Valisi Doç. Dr. Zülkif Dağlı da İslam dünyasının her noktasında evliyalara, erenlere rastlandığını söyledi.
Evliyaların, erenlerin değerinin daha iyi ortaya çıkarılması ve gelecek nesillere aktarılması gerektiğini belirten Doç. Dr. Dağlı, “Bugünkü çalışma, önceki yıllarda Elvan Çelebi, Koyunbaba sempozyumları ve Hüseyin Gazi ile ilgili yapacağımız sempozyum önemli. Bu değerleri gelecek nesillere aktarmakla yükümlüyüz.” dedi.
Sempozyumda çok önemli bildirilerin sunulacağını dile getiren Dağlı, katkı sağlayanlara teşekkür etti.
Açılış konuşmalarının ardından, İslam İşbirliği Teşkilatı İslam Tarih, Sanat ve Kültür Merkezi Orta Asya Bölgesi Danışmanı Prof. Dr. Ashirbek Muminov, "Kazakistan Cumhuriyeti'nde Yesevi Kültürünün İncelenmesi" başlıklı sunum yaptı.
10 Farklı Ülkeden 77 Bilim İnsanı Katıldı
II. Uluslararası Türkistan’dan Anadolu’ya İrfan Geleneği: Abdal Ata Sempozyumu”na Mısır, Kazakistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Fransa, İran, Tataristan Özerk Cumhuriyeti, Avusturya, Rusya olmak üzere 10 farklı ülkeden 77 bilim insanı katıldı. Sempozyumda 52'si sözlü, 12'si çevrimiçi, 2 video konferans olmak üzere 66 bildiri sunuldu.
İki gün süren sempozyumdaki tüm oturumlar, sempozyum web sayfası üzerinden canlı olarak yayınlandı.
Sempozyum açılışına; Çorum Valisi Doç. Dr. Zülkif Dağlı, Çorum Belediye Başkanı Dr. Halil İbrahim Aşgın, Hitit Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Halil İbrahim Şimşek, İl Jandarma Komutanı J. Alb Naim Çetinkaya, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.